Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Geçici Koruma Kapsamında Türkiye’de Bulunan Yabancıların Hukuki Statüleri

Ana sayfa Geçici Koruma Kapsamında Türkiye’de Bulunan Yabancıların Hukuki Statüleri

Türkiye, 2011 yılında patlak veren Suriye iç savaşıyla yurtlarını terk etmek zorunda kalan yaklaşık 4 milyon Suriye vatandaşına ev sahipliği yapmaktadır. Geçtiğimiz aylarda da Afganistan’da Taliban hükümetinin başkent Kabili ele geçirmesiyle sınırlarımız yoğun bir göç dalgası ile karşı karşıya kalmıştır. Resmî açıklamalara göre 2021 Aralık ayı itibariyle uluslararası geçici koruma statüsünden faydalananlar da dahil olmak üzere 5 milyonu aşkın yabancı ülkemizde barınmaktadır. Geçici koruma statüsündeki yabancı nüfusun ikamet süresinin her geçen gün uzaması, bu kişilerin Türkiye’de sürekli kalma eğilimlerini de aynı şekilde arttırdığı bir gerçektir.

Makalemiz, neredeyse 10 yıldır ülkemizde barınan, geri dönüş belirsizliğiyle birlikte ve olumsuz çalışma koşullarına rağmen yaşamaya devam eden geçici koruma statüsündeki kişilerin durumu konu almaktadır. Yazıda Özellik sırf Türkiye’de bir düzen kurmuş olduklarından ötürü şartlara katlanmak zorunda olan başta Suriye vatandaşları ve geçici koruma statüsünde bulunan diğer yabancıların durum değerlendirilecektir. Bu kişilerin yaşadığı topluma adapte olma süreci nihayetinde Türk vatandaşlığı kazanma ile sonuçlanma imkânı olup olmadığı ortaya konacaktır.

İltica hakkı ve kapsamı

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, Madde 14’te, “Herkes uğradığı zulüm sebebiyle başka memleketlere iltica etmek ve bu memleketler tarafından mülteci muamelesi görmek hakkına sahiptir.” denilmek suretiyle iltica hakkının temel insan haklarından sayılmıştır. Türkiye, İlticaya başvurma hakkının kapsamını ve bu hususta ülkelere getirdiği yükümlülükleri düzenleyen Birleşmiş Milletler Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi 24 Ağustos 1951 yılında Cenevre’de imzalamış ve 29 Ağustos 1961 tarihinde onaylamıştır. Sözleşmenin kapsamını genişleten 1967 tarihli New York Protokolü’ne ise 1968 yılında katılmış, ancak Türkiye bu sözleşmeyi, koyduğu bir çekince ile coğrafi sınırlama getirerek kabul etmiş ve bu çekinceden günümüze kadar vazgeçmemiştir.

Türkiye’nin sözleşmeye coğrafi kısıtlama ile taraf olması, Avrupa Konseyine üye olmayan ülkelerde meydana gelen olaylar sebebiyle Türkiye’ye sığınanlara mülteci statüsü tanımayacağı anlamına gelmektedir. Bu sınırlamanın sebebi ise coğrafi konumundan ötürü şiddet ve çatışma yaşanan bölgelerden gelebilecek mülteci akınlarını engellemektir. Bu çekince hakkından vazgeçilmesi, refah seviyesi yüksek toplulukların yaşadığı bölgelere geçiş güzergâhında bulunan Türkiye’yi devamlı ve sürekli bir mülteci akınıyla karşı karşıya bırakacaktır.

Mülteci Statüsü ve Geçici Koruma Statüsü Arasındaki Farklar

Mülteci kavramı, Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu 61. Maddesinde, “‘Avrupa ülkelerinde meydana gelen olaylar nedeniyle, ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür olaylar sonucu yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında mülteci statüsü verilir” şeklinde tanımlanmıştır.

Bu maddeye göre, diğer şartların yanı sıra Türkiye’ye sığınan yabancıların mülteci statüsüne sahip olması için Avrupa’da (daha sonra bu kavram Avrupa Konseyine üye olan ülkeler olarak tanımlanmış olmakla) yaşanan olaylar nedeniyle yabancının iltica etmesi gerekmektedir.

Geçici Koruma kavramı ise ilk kez Suriye’deki savaş sonrası kitleler halinde Türkiye sınırlarına dayanan yüzbinlerce Suriye vatandaşının hukuki statüsünün ne olacağı endişesiyle düzenlenmiştir. YUKK m. 91’de, ‘(1) Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici koruma sağlanabilir.’ denilerek bu statünün kimlere verileceği tanımlanmıştır.

Bu tanımlardan da görüleceği üzere geçici koruma kapsamında ülkemize sığınan yabancılara mülteci statüsü verilmemiş ve bu kimselerin ikametinin esasen geçici olması planlanmıştır. Hal böyle iken geçici koruma statüsünden yararlanan sığınmacıların vatandaşlık alabilmesinin önünde bir engel olup olmadığı da akıllarda soru işaret olarak yer almaktadır.

Türk Hukuk Sistemine Göre Suriye Vatandaşlarının Vaziyetleri

İç İşleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğünün 19.08.2021 tarihli resmi verilerine göre Türkiye’de kayıtlı olarak yaşayan Suriyelilerin sayısı 3.701.584 olmakla birlikte bu rakamlar, kayıtlı olmayanların da yaşadığı bilindiğinden gerçek verilerden bir hayli uzaktır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 18.08.2021 tarihli Kabine Toplantısında da Türkiye’nin 5 milyon mülteciye ev sahipliği yaptığının altını bir kez daha çizmiştir. Bu sayılar, toplam nüfusa oranlandığında demografik açıdan hazmedilmesi gereken bir süreci göstermektedir. Esasen toplumun bir diğer toplumla kaynaşması, birbirine uyum sağlaması için meşakkatli bir politika yürütülmesini gerektirir.

Kişilerin akıllarında soru işareti bırakan en önemli husus da Türkiye’de barınan yabancıların Türk Vatandaşlığı alabilmelerinin mümkün olup olamadığıdır. Makalemizin geri kalanında bu konuyu irdeleyeceğiz.

Türk Vatandaşlığının Alınması

Bilindiği üzere vatandaşlık öncelikle kan ve evlilik yoluyla kazanılır. Ayrıca anne ya da babasından yalnızca biri Türk Vatandaşlığına sahipse ve bu çocuklar Türkiye de doğmamış olsalar bile Türk Vatandaşlığı alma hakkına sahiptirler.  Türkiye’de doğan yabancı çocuklar, ebeveynlerinden geçen bir vatandaşlıkları yoksa Türk vatandaşlığı almaları mümkündür.

Yaygın kanının aksine, evlilik Türk Vatandaşlığını genel olarak alma yollarından bir diğeridir. Fakat bu yolla vatandaşlık başvurusunda bulunabilmek için öncelikle evliliğin 3 yıldan beridir sürüyor olması gerekecektir. Eşlerden hangisinin Türk Vatandaşı olduğu önem arz etmemektedir.

Bu yollar haricinde, yetkililerin kararları doğrultusunda da Türkiye Vatandaşlığına geçmek mümkündür. Genel itibariyle Türkiye Vatandaşlığı almak isteyen bir yabancının, belli başlı bazı şartları yerine getirmesi gerekir. Bunlar Türk Vatandaşlık Kanunu madde 11’de sayılmıştır. Bu hükme göre,

MADDE 11 – (1) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda;
a) Kendi millî kanununa, vatansız ise Türk kanunlarına göre ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmak.
b) Başvuru tarihinden geriye doğru Türkiye’de kesintisiz beş yıl ikamet etmek.
c) Türkiye’de yerleşmeye karar verdiğini davranışları ile teyit etmek.
ç) Genel sağlık bakımından tehlike teşkil eden bir hastalığı bulunmamak.
d) İyi ahlak sahibi olmak.
e) Yeteri kadar Türkçe konuşabilmek.
f) Türkiye’de kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin geçimini sağlayacak gelire veya mesleğe sahip olmak.
g) Millî güvenlik ve kamu düzeni bakımından engel teşkil edecek bir hali bulunmamak şartları aranır.

(2) Türk vatandaşlığını kazanmak isteyen yabancılarda, yukarıda sayılan şartlarla birlikte, taşıdıkları devlet vatandaşlığından çıkma şartı da aranabilir. Bu takdirin kullanılmasına ilişkin esasların tespiti Bakanlar Kurulunun yetkisindedir.

Bu şartları yerine getirerek vatandaş olabilmenin yanı sıra, istisnai olarak Türkiye vatandaşlığının da kazanılması mümkündür.

Ayrıca Türk vatandaşlığından çıkma izni alarak Türk vatandaşlığını kaybeden kimseler ile anne babasına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybeden çocuklar, ergin olmalarından itibaren üç yıl içinde seçme hakkı kullanarak Türk vatandaşlığını yeniden kazanma hakkı da mevcuttur. (5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu, Madde:13; Madde:21)

Suriye İç Savaşı’nın başladığı 2011’in yaz aylarından itibaren pek çok Suriyeli evlerini terk ederek Lübnan, Ürdün ve Türkiye gibi çevre ülkelere sığınmak zorunda kalmıştır. İç savaşın 10. Yılını bitirdiğimiz şu günlerde dahi bu ülkelerdeki sığınmacı Suriye vatandaşlarının sayısı git gide artmaya devam etmektedir. Türkiye yasal mevzuatı gereği topraklarında barınan Suriye vatandaşlarına mülteci, şartlı mülteci ve ikincil koruma statüsü vermemekte bu kişilere geçici koruma statüsünde içinde ikamet etmesine izin vermektedir. Türkiye’nin Geçici Koruma Statüsünde ev sahipliği yaptığı Suriye vatandaşları ve diğer uluslararası koruma sahibi yabancıların yerinden edilme döngülerini sona erdirecek bir çözüm sunmamaktadır.

Tüm bu açıklamış olduğumuz hususlar haricinde Türk vatandaşlığı kazanmak isteyen ve geçici koruma statüsünden yararlanan yabancılar bu statü devam ettiği müddetçe uluslararası koruma statülerinden birini elde etmek için başvuru yapamayacaktırlar. Ancak Geçici Koruma Statüleri sona erip uluslararası koruma statülerinden birini kazanmaları durumundan sonra Türk Vatandaşı olabilmek için başvuru yapabileceklerdir.

Geçici Koruma Statüsünde geçen sürenin Türk vatandaşlığına başvuru için gereken sürelerden sayılmaması bu durumda olanların belirsizliğinin devam etmesine sebep olmaktadır.

Ayrıca yatırım yolu ile Türk vatandaşlığı alma usulü de Suriye Vatandaşları açısında önemli sınırlamalar içermektedir. Örneğin 250.000 Dolar taşınmaz alınması durumunda istisna usulü ile Türk vatandaşı olmak mümkünken Suriye vatandaşlarının Türkiye’de taşınmaz almaları yasaktır. Dolayısı ile bu yol işletilememektedir.

Sonuç

Mevcut uygulama Türkiye’de sayıları milyonları bulan Suriye vatandaşlarının entegrasyon sorununu ve insani yaşam koşullarını olumsuz etkilemektedir.  Bu olumsuzlukların aşılması için geçici koruma statüsünde geçen sürenin vatandaşlık başvurusunda dikkate alınması ve taşınmaz alınmasına ilişkin yasağın kaldırılması ile birlikte ciddi demografik politikaların güdülmesi uygun olacaktır.

Stj. Av. Evin Şeyma ÇAKAN

Kaynakça

Suriye Vatandaşlarının Geçici Korunması ve Uluslararası Mülteci Hukuku, Yrd. Doç. Dr. Yasin Poyraz

Geçici Koruma Statüsü ile Türkiye’de Bulunan Suriyelilerin Vatandaşlık Hakkı, Ali Kemal Nurdoğan, Mustafa Öztürk

Geçici Koruma Statüsündeki Suriyelilerin Sosyal, Siyasi Ve Vatandaşlık Hukuku Bakımından Türkiye’deki Durumları, Prof. Dr. B. Bahadır Erdem