TÜRK HUKUKUNDA MÜLTECİ VE SIĞINMACILARIN ETKİLİ BAŞVURU HAKKI 2

Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacıların Etkili Başvuru Hakkı 2
Önceki yazımızda Türk hukukunda mülteci ve sığınmacıların başvurabileceği hukuki yollar
açıklanmıştır. Bu yazımızda mülteci ve sığınmacılar için var olan hukuki statüler açıklanacaktır.
1. Türk Hukukunda Uluslararası Koruma Çeşitleri
Türk hukuka göre mülteci tanımı uluslararası alanda yapılan mülteci tanımından biraz daha
farklı olduğundan koruma çeşitleri de farklılık arz etmektedir. Türk hukukunca benimsenen
uluslararası koruma çeşitleri şöyledir; mülteci, şartlı mülteci, ikincil koruma şeklinde tanımlanabilir.

a. Mülteci
Türk hukukunda mülteci tanımının coğrafi kısıtlama korunarak, 1951 Sözleşmesi ve 1967
Protokolüne sadık kalınarak oluşturmaya çalışıldığı görülmektedir. Türk hukukunda mülteci
statüsünü belirleyecek olursak bu kişilerin, yalnızca Avrupa ülkelerinden birinden zulüm endişesiyle
kaçıp gelmiş olması gerekmektedir. Avrupa ülkeleri dışından gelen kişiler mülteci kategorisine
girmemektedir bu sebeple onlara mülteci statüsü verilmesi de mümkün değildir.

b. Şartlı Mülteci
Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir
toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı zulme uğrayacağından haklı
sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından
yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancıya veya bu tür
olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz
konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişiye statü belirleme işlemleri sonrasında şartlı
mülteci statüsü verilir. YUKK madde 62'ye göre ‘Avrupa ülkeleri dışında meydana gelen olaylar
sebebiyle; ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşüncelerinden dolayı
zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu
ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen
yabancıya veya bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya
dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen vatansız kişidir. Söz konusu
maddeye göre şartlı mültecilerin üçüncü bir ülkeye yerleştirilinceye kadar Türkiye’de kalmasına izin
verilmektedir.
c. İkincil Koruma
YUKK MADDE 63 (1) Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, ancak menşe ülkesine veya
ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde;
a) Ölüm cezasına mahkûm olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,
b) İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak,
c) Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında, ayrım gözetmeyen şiddet
hareketleri nedeniyle şahsına yönelik ciddi tehditle karşılaşacak,
olması nedeniyle menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz
konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı ya da vatansız kişiye, statü belirleme
işlemleri sonrasında ikincil koruma statüsü verilir.

Bu koruma türünde statü belirlenirken bireyin sınır dışı edilmesi durumunda kötü muamele ile
karşılaşacak olması hali dikkate alınır.
d. Geçici Koruma
Kitlesel akın durumlarında sağlanacak Geçici koruma sistemi, YUKK ile kanuni dayanak kazanmıştır.
YUKK MADDE 91 – (1) Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici
koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara geçici
koruma sağlanabilir.
(2) Bu kişilerin Türkiye’ye kabulü, Türkiye’de kalışı, hak ve yükümlülükleri, Türkiye’den
çıkışlarında yapılacak işlemler, kitlesel hareketlere karşı alınacak tedbirlerle ulusal ve uluslararası
kurum ve kuruluşlar arasındaki iş birliği ve koordinasyon, merkez ve taşrada görev alacak kurum ve
kuruluşların görev ve yetkilerinin belirlenmesi, Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle
düzenlenir.
2011-2019 yılları arasında Türkiye’ye gelerek Geçici Koruma kaydını yaptıran Suriyeli Sığınmacıların
cinsiyet dağılımına yönelik veriler incelendiğinde, Suriyeli sığınmacıların yarısından fazlasını
(1.978.313 kişi) erkeklerin oluşturduğu, geriye kalanını da (1.668.576 kişi) kadınların oluşturduğu
ortaya çıkmaktadır. 2014-2019 yılları arasında Türkiye’ye gelerek Geçici Koruma kaydını yaptıran
Suriyeli Sığınmacıların yasal olarak Yerleştirildikleri üçüncü ülkeler sırası ile Amerika Birleşik Devletleri
(ABD) 3.913 kişi, İngiltere 1.948 kişi, Kanada 6717 kişi, Norveç 1926 kişi olduğu, diğer ülkeler ile
birlikte bu rakamın toplamda 15.046 kişi olduğu ortaya çıkmaktadır.

Av. Zeynep PAŞAHAN

Türk Hukukunda Mülteci Ve Sığınmacıların Etkili Başvuru Hakkı 1

Devletler hukuk devleti oldukları konusunda bir takım ölçütler belirliyorsa bunun bir neticesi olarak belirledikleri hukuki ölçütlerin kendilerine karşı da işletilebilmesi yolunu açık tutmaları gerekmektedir. Nitekim vatandaş hak arama özgürlüğünü kullanırken uyruğunda yaşadığı devlet tarafından hak ihlaline uğramış olabilir. Bu sebeple etkili başvuru hakkının daha etkin şekilde kullanılabilmesi açısından devletlerin kendilerini bu tür yargısal yollara açık tutmaları gerekir. Anayasamızca da düzenlenen başvuru hakkı 36. Maddede şöyle tanımlanmaktadır; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. (1)Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamaz.  Söz konusu maddeyle güvence altına alınan hak arama hürriyeti ve adil yargılanma hakkı kendisi bir temel hak niteliği taşımasının yanında, diğer temel hak ve hürriyetlerden gereken şekilde yararlanılmasını ve bunlardan korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir.

İdari makamlara başvuru hakkı kapsamında anayasamızı inceleyecek olursak 40. madde şöyle ifade edilmektedir; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir.” Temel hak ve özgürlükler ana başlık dilekçe hakkı alt başlıklı 74. maddede ise şöyle ifade edilmektedir; “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle ve kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yazı ile başvurma hakkına sahiptir.” 

Şimdi Türk Hukuku’nda etkili başvuru yolları; idari başvuru yolu, yargısal başvuru yolu ve bireysel başvuru yolu şeklinde düzenlenen alternatif başvuru yolları incelenecektir.

 

  1. İdari Başvuru Yolu

İdari başvuru yolunu inceleyebilmek için öncelikle idari başvuru kavramını irdelemek gerekir. İdari başvuru kavramından anlayacağımız, idari makamların yaptıkları işlerin bireyler tarafından değiştirilmesinin, iptalinin veya geri alınmasının yine yasalarca belirlenmiş idari makamlardan istenmesini ifade etmektedir. Türk hukukunda kural, ilgililerin haklarında hukuki sonuç doğuran işlemlere karşı herhangi bir idari itirazda bulunmak zorunda olmaksızın doğrudan dava açabildikleri için, zorunlu idari itiraz istisnai niteliktedir, mevzuatta öngörüldüğü takdirde uygulanmaktadır.

 

  1. Yargısal Başvuru Yolu

Yargı sistemimiz ele alındığında teşkilat; ilk dereceli mahkemeleri, bölge mahkemeleri ve yüksek mahkemeler şeklindedir. Çalışmamın içeriği bakımından burada bir ayrıma gidilecek olup ele alacağımız yargı mercileri Danıştay, Bölge İdare Mahkemeleri ve İdare Mahkemelerinden oluşacaktır.Yönetim üzerinde uygulanan ve yönetimin dışında yer alan en etkili denetim yolu yargısal denetimdir.

 İdare mahkemesi; idarenin hukuka aykırı işlem ve eylemlerine karşı açılan idari davalara bakmakla görevli temel mahkemelerden biridir (İdari Yargılama Usulü Kanunu m.1). İdare mahkemesi, idari yargıda genel görevli ilk derece mahkemesidir.  İdare mahkemelerince verilen kararlara karşı bir üst derece mahkeme olan Bölge İdare Mahkemelerine gidilir.  İstinaf mercii olarak da bilinen Bölge İdare Mahkemelerinin  kararlarına karşı ise bir üst mercii olan Danıştay’a gidilir.               Mahkeme kararlarının bu türden mercilerde denetimi şu şekildedir; Bölge İdare Mahkemelerinde denetim hukuka uygunluk ve maddi yönden oluşmuşken , Danıştay’da  yalnızca hukuka uygunluk denetimi yapılır. Yani İstinaf kanun yolunda detaylı bir inceleme olanağı bulunurken bu Danıştay’da daha sınırlıdır. İYUK m.45/1’e göre “İdare ve vergi mahkemelerinin kararlarına karşı, başka kanunlarda farklı bir kanun yolu öngörülmüş olsa dahi, mahkemenin bulunduğu yargı çevresindeki BİM’e , kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde istinaf yoluna başvurulabilir.”

Ancak bu yollara başvurabilmenin ön şartı kararların üst mercii yoluna açık olmasıdır. İstinaf kanun yolunda konusu beş bin TL’yi geçmeyen vergi davaları, tam yargı davaları ve idari işlemler için istinaf kanun yoluna başvurulamaz.

 

  1. Bireysel Başvuru Yolu

Bireysel başvuru, ülke içinde etkin olan hukuki ve idari tüm yolların tüketildikten sonra hala hak ihlali konusunda tatmin edici bir sonuca ulaşamamış bireyler için bir üst mercii veya ikincil nitelikte bir yargı yoludur kamu gücü tarafından anayasada belirtilen temel hak ve özgürlükleri ihlal eden bireysel başvuru 7.5.2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile hayata geçmiştir.

  “ Herkes, Anayasa’da güvence altına alınmış temel hak ve özgürlüklerinden, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamındaki herhangi birinin kamu gücü tarafından, ihlal edildiği iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurabilir. Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır. Bireysel başvuruda, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlarda inceleme yapılamaz. Bireysel başvuruya ilişkin usul ve esaslar kanunla düzenlenir”. 

Yukarıda belirtilen Anayasanın ilgili hükmünü yorumladığımızda bireysel başvuru yolunun kabul edilmesinin amacı aslında Türkiye’nin uluslararası alanda standartlarını ileriye taşımak ve AHİM önüne taşınan davaların en aza indirgenmesini sağlamaktır.

Bireysel başvuruda temel şartlar şöyledir; başvurucunun güncel yararı ihlal edilmiş olmalı, dava açmakta hukuki yarar bulunmalı ve iç hukuk yolları tamamen tüketilmiş olmalıdır. Bireysel başvuru yolu ile ilgili kanun maddelerine baktığımızda 6216 sayılıyı Anayasa Mahkemesi’nin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 46. maddesine göre “ kamu tüzel kişileri bireysel başvuru yapamaz.” Aynı kanunun 46. maddesinin son fıkrasına göre “ Yalnızca Türk vatandaşlarına tanınan haklarla ilgili olarak yabancılar bireysel başvuru yapamaz.” Anayasa’da herkes ya da hiç kimse ibareleri ile düzenlenmiş olan haklar hariç olmak üzere, sadece vatandaş ibaresi ile düzenlenmiş haklar bakımından yabancılar Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yapamayacaklardır.

Av. Zeynep PAŞAHAN