21 Ağustos 2020 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 2/6/2020 tarihli kararında yabancı uyruklu kişilere, bu kişilerin vatandaşı bulunduğu ülke ile Türkiye Cumhuriyeti arasında mütekabiliyet bulunmadığı gerekçesiyle mirasçılık belgesi verilmemesi konusu incelenmiştir.
2017/16211 sayılı başvuruda, başvurucu Antoine Balit, Georges Balit, Sami Balit, Simon Aida Said Rashid Balit ülkeler arası mütekabiliyet (karşılıklılık) bulunmaması gerekçe gösterilerek kendilerine mirasçılık belgesi verilmemesi suretiyle mülkiyet haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurmuşlardır.
Başvuruya Konu Olay ve Olgular
Başvurucular Antoine Balit, Georges Balit ve Sami Balit Suriye Arap Cumhuriyeti, diğer başvurucu Simon Aida Said Rashid Balit ise Ürdün Haşimi Krallığı vatandaşıdır. Başvurucuların murisleri Saaid Nicola Balit, İstanbul’un Zeytinburnu ilçesi Ambarlar mevkii 2956 ada ve 27 parsel sayılı taşınmaza hissedardır. Başvurucular söz konusu taşınmazla ilgili, kamulaştırmasız el atıldığı iddiasıyla Bakırköy 11. Asliye Hukuk Mahkemesinde tazminat davası açmıştır. Mahkeme tarafında davacılara Muris Saaid Nicola Balit’in mirasçısı olduğunu gösteren mirasçılık belgesini sunması için süre verilmiştir.
Bunun üzerine başvurucular 1/3/2010 tarihinde mirasçılık belgesi verilmesi talebiyle Bakırköy 10. Sulh Hukuk Mahkemesinde dava açmıştır. Başvurucular, dava dilekçeleri ekinde Halep Şeriat Mahkemesince verilen 18/4/2005 tarihli mirasçılık belgesini sunmuşlardır. Davanın görüldüğü Bakırköy 10. Sulh Hukuk Mahkemesince dava reddetmiştir. Gerekçeli kararda Türkiye ve Suriye arasında miras hukuku konusunda mütekabiliyetin bulunmadığı, Türkiye Şam Büyükelçiliğinden alınan yazıda 25/06/2008 tarihli ve 11 sayılı yasaya göre Türk vatandaşları dâhil olmak üzere yabancı uyruklu gerçek ve tüzel kişilerin Suriye’de taşınmaz edinme hakkına sahip olmadığı belirtilmiştir. Aynı kararda 1/10/1966 tarih ve 6/7104 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile yürürlüğe giren “Suriye Uyrukluların Mallarını Tespiti ve bu Mallara El Konulması Hakkında Yönetmelik’in 1. Maddesinde Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’de bulunan taşınır ve taşınmaz malları ile hak ve menfaatlerine 28/5/1927 gün ve 1066 sayılı Kanun ile el konulduğu belirtilmiştir. Bu üç gerekçe ile veraset ilamı talebi reddedilmiştir.
Başvurucular tarafından karara karşı temyiz yoluna gidilmiş. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 26/9/2014 tarihinde temyiz başvurusunun süresinde yapılmadığı gerekçesiyle temyiz istemini reddine karar vermiştir. Başvurucular bunun üzerine karar düzeltme talebinde bulunmuşlardır. Talebi inceleyen Yargıtay 14. Hukuk Dairesi, temyiz talebinin süre yönünden reddine dair kararı kaldırmış ve davayı esastan incelemiştir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 15/11/2016 tarihinde kararı ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir. Bunun üzerine başvurucular Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuştur.
Anayasa Mahkemesinin İncelemesi
Başvurucuların mirasçılık belgesi verilmesi talepleri, Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’de gayrimenkul mal edinmelerine imkân bulunmadığı gerekçesi ile reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi konu hakkındaki mevzuatı ve içtihatları incelemiştir. 28/5/1927 tarihli ve 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Tebaamızın Emlakine Vaziyet Eden Devletlerin Türkiye’deki Tebaaları Emlakine Karşı Mukabelei Bilmisil Tedabiri İttihazı Hakkında Kanun’un 1. maddesinin birinci fıkrası şöyledir: “İdari mukarrerat veya fevkalade veya istisnai kanunlarla Türkiye tebaasının hukuku mülkiyetini kısmen veya tamamen tahdit eden devletlerin Türkiye’deki tebaasının hukuku mülkiyeti dahi Cumhurbaşkanı karariyle Hükümet tarafından mukabelei bilmisil olmak üzere kısmen veya tamamen tahdit ve menkulat ve gayrimenkulatına vaziyet olunabilir.”
1966 tarihli Yönetmelik ile Suriye uyruklu kişilerin Türkiye’de bulunan taşınmazlarına Hazinece el konulacağı düzenlenmiştir. Söz konusu taşınmazların nasıl idare edileceği ise 1967 tarihli Yönetmelik ile düzenlenmiştir.
Emsal Yargıtay içtihadında ise (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E.2009/5-422, K.2009/579, 23/12/2009) el koyma işleminin Suriye uyruklu kişilerin mülkiyet haklarını tamamen ortadan kaldırmadığı, sadece sınırlandırdığı ve mirasçıların mülkiyet hakkının devam ettiği belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi, Halep Şeriat Mahkemesi tarafından başvuruculara verilen veraset ilamına dayanarak başvurucular ile muris arasında açıkça bir soy bağının bulunduğunu kabul etmiştir. Buna dayanarak başvurucuların murise ait taşınmazın mülkiyetini kazanma yönünde “meşru bir beklenti” içinde olduğunu kabul etmiştir.
Anayasanın 35. Maddesi mülkten barışçıl yararlanma hakkı ve bu hakka konulabilecek sınırlamalar belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesi öncelikle başvurucuların mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin mevcut olduğuna karar vermiştir. Bunun üzerine müdahalenin bir ihlal oluşturup oluşturmadığını incelenmiştir.
Bahsi geçen müdahalenin ihlal niteliğinde olup olmadığının incelenmesi sırasında öncelikle müdahalenin kanunilik şartını taşıyıp taşımadığını irdelenmiştir. Anayasa Mahkemesi kanunilik incelemesi yaparken 1062 sayılı Kanun, 1966 tarihli Yönetmelik, 1967 tarihli Yönetmelik ve Yargıtay içtihatlarını göz önünde bulundurmuştur. Anayasa Mahkemesi, derece mahkemesinin neden yerleşik içtihattan ayrılıp mirasçılık belgesi verilmesi talebini ret ettiğini gerekçeleri ile ortaya koyamadığını tespit etmiştir. Bunun üzerine Anayasa Mahkemesi; başvurucuların “meşru bir beklenti” içinde olduklarını ve mülkiyet haklarına derece mahkemesinin makul ve yeterli bir gerekçe göstermeksizin müdahalede bulunduğuna karar vermiştir. Karar da müdahalenin öngörülebilir bir kanuni dayanağının olmadığı vurgulanmıştır. Mülkiyetin kullanılmasına yönelik müdahalenim kanuni dayanağı olmadığına karar verildiğinden söz konusu müdahalenin meşru bir amaca dayanması ve ölçülü olması hususlarını ayrıca inceleyip değerlendirme gereği duymamıştır.
İnceleme sonucunda başvurucuların Suriye vatandaşı olmasının mirasçılık belgesi almalarına bir engel teşkil etmediği belirlenmiştir. Mahkemenin mirasçılık belgesi vermeme suretiyle başvurucuların mülkiyet haklarını ihlal ettiği ve bu ihlalin ortadan kaldırılabilmesi için yargılamanın yenilenmesi gerektiğine karar verilmiştir. Yeniden yargılamanın yeterli bir giderim oluşturacak olması nedeniyle ayrıca bir tazminata hükmedilmemiştir.
Başvuruya İlişkin Verilen Hüküm
Anayasa Mahkemesi; mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna, Anayasa’nın 35. Maddesi’nde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine, Bakırköy 10. Sulh Hukuk Mahkemesince yeniden yargılamanın yapılmasına, başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar vermiştir.
Stj. Av. Ebrar Büyükgüçlü