Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Vekâlet Görevinin Kötüye Kullanılması

Ana sayfa Vekâlet Görevinin Kötüye Kullanılması

 

Vekalet müessesesi TBK’nın 502. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. 502. Maddede vekaletin tanımı yapılmış olup buna göre; “Vekâlet sözleşmesi, vekilin vekâlet verenin bir işini görmeyi veya işlemini yapmayı üstlendiği sözleşmedir.

Vekâlete ilişkin hükümler, niteliklerine uygun düştükleri ölçüde, bu Kanunda düzenlenmemiş olan iş görme sözleşmelerine de uygulanır. Sözleşme veya teamül varsa vekil, ücrete hak kazanır.”

  1. Maddede vekâletin kapsamı düzenlenmiş olup buna göre; “Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse, görülecek işin niteliğine göre belirlenir.”

Vekâlet, özellikle vekilin üstlendiği işin görülmesi için gerekli hukuki işlemlerin yapılması yetkisini de kapsar.

Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz.”

TBK’nın 505-509 maddelerinde vekilin borçları düzenlenmiştir.

TBK’nın 505. Maddede talimata uygun ifa borcu düzenlenmiş olup buna göre; “Vekil, vekâlet verenin açık talimatına uymakla yükümlüdür. Ancak, vekâlet verenden izin alma imkânı bulunmadığında, durumu bilseydi onun da izin vereceği açık olan hâllerde, vekil talimattan ayrılabilir. Bunun dışındaki durumlarda vekil, talimattan ayrılırsa, bundan doğan zararı karşılamadıkça işi görmüş olsa bile, vekâlet borcunu ifa etmiş olmaz.”

TBK’nın 506. Maddede şahsen ifa, sadakat ve özen gösterme ifa borcu düzenlenmiş olup buna göre; “Vekil, vekâlet borcunu bizzat ifa etmekle yükümlüdür. Ancak vekile yetki verildiği veya durumun zorunlu ya da teamülün mümkün kıldığı hâllerde vekil, işi başkasına yaptırabilir. Vekil üstlendiği iş ve hizmetleri, vekâlet verenin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle yürütmekle yükümlüdür.

Vekilin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranış esas alınır.” Şeklinde düzenleme mevcuttur.

TBK’nın 507. Maddede; Vekilin, yetkisi dışına çıkarak işi başkasına gördürmesi halinde, onun fiilinden kendisi yapmış gibi sorumlu olacağı belirtilmiştir.

TBK’nın 508. Maddede; Vekilin vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

TBK’nın 508. Maddede; Vekilin, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.

Vekalet verenin borçları ise TBK’nın 510. maddede düzenlenmiş olup buna göre; “Vekil, vekâlet verenin istemi üzerine yürüttüğü işin hesabını vermek ve vekâletle ilişkili olarak aldıklarını vekâlet verene vermekle yükümlüdür.”

Yasada vekâlet sözleşmesinin şekline dair bir düzenleme mevcut olmadığından vekâlet sözleşmesinin geçerliliği herhangi bir şekle bağlı değildir. Ancak ispatı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ispata ilişkin hükümlerine ve mevzuatımızdaki sair ispat kurallarına tabidir.

Vekilin, vekâlet verene karşı temel görevi özen ve sadakat borcudur. Vekil vekâlet görevinin ifa ederken vekâlet verenin yararına ve iradesine uygun davranmak zorundadır.

Özen borcu, vekilin iş görme ile amaçlanan sonucun başarılı olması için hayati tecrübelerine ve o işin normal akışına göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınması olarak ifade edilebilir.

Özen borcunun konusu, vekilin sözleşme ile üstlendiği işin neticesini elde etmek için gerekli girişim ve davranışlarda bulunmasıdır. Bunun için basiretli bir vekil gibi davranma sorumluluğu vardır. Borçlar Kanunu’nda, benzer alanda iş ve hizmetleri üstlenen basiretli bir vekilin göstermesi gereken davranışın esas alınacağı hükme bağlanarak, “objektif” özen yükümlülüğü kabul edilmiştir.

Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Vekil bu yükümlülüklerini gereği gibi, başka bir deyişle müvekkilin menfaatine en uygun sonuca erişmek için özenle faaliyette bulunarak ifa ettiği takdirde, sonucun buna rağmen elde edilememesinden sorumlu olmayacaktır. Zira bu halde vekil, üstlendiği edimi, vekâlet veren ile “kararlaştırdıkları gibi” ve “dürüstlük kuralına uygun” olarak yerine getirmiş olacaktır. (Hukuk Genel Kurulu 2017/561 E. 2019/655 K. 13.06.2019 T.)

Sadakat borcu, vekilin gerek vekâletin ifası sırasında gerekse sonrasında kendisine duyulan güvene uygun olarak müvekkilinin menfaatlerini sözleşme ile güdülen amaç çerçevesinde koruma ve kendi menfaatini müvekkilinkine tabi kılma yükümlülüğünü ifade eder.

TBK’nun yukarıda belirtilen hükümleri uyarınca vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, ona zarar veren davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır.

Vekâletin kapsamı, sözleşmede açıkça gösterilmemişse TBK’nın 504/1. maddesi uyarınca görülecek işin niteliğine göre belirlenir. Sözleşmede vekâletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur.

Vekil, vekâlet sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmediği, ya da vekâleti kasten vekil edenin zararına, kendisinin veya başka birinin yararına kullandığı takdirde vekâlet görevinin kötüye kullanılması söz konusu olur. Bu durumda vekil eden zarara uğratılırken, vekil kendisine veya başka bir kimseye çıkar sağlamaktadır. Halbuki özen ve sadakat borcunun temel amacı başkası adına iş gören kimsenin yetkisini kötüye kullanma riskini önlemektir. Vekâlet sözleşmesi, güven esasına dayalı bir iş görme edimi ihtiva ettiğinden bu güvenin korunması her şeyden önce TBK’nın 506. maddesinin bir gereği olduğu gibi 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 2. maddesinde ifadesini bulan dürüstlük kuralının da bir gereğidir.

Uygulamada vekâlet görevinin kötüye kullanılması, özellikle vekilin satmakla yetkili kılındığı bir taşınmazı rayiç değerine nazaran çok düşük bir bedelle satarak devrettiği hâllerde yoğunlaştığı görülmektedir. Hukuk Genel Kurulunun 19.12.2019 tarihli ve 2017/1-1272 E., 2019/1399 K. sayılı kararında da vurgulandığı gibi malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu göz ardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekilin, vekâlet sözleşmesinde belirtilen yetkilerin dışına çıkması, vekil edenin talimatına uygun hareket etmemesi ve onun yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapması durumunda değinilen maddeler uyarınca sorumlu olacağı açıktır.

Diğer taraftan vekâlet görevinin kötüye kullanılması hâlinde vekilin üçüncü kişilerle yaptığı işlemlerin vekâlet veren açısından bağlayıcı olup olmayacağı sorunu ile de karşılaşılır. Bu durumda, vekil ile sözleşme yapan kişi 4721 sayılı TMK’nın 3. Maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil, vekâlet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekâlet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve iş birliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekâlet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa, vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hâkim tarafından kendiliğinden (re’sen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek, en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkûm edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler de bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. (Hukuk Genel Kurulunun 07.12.2011 tarih ve 2011/14-609 E. 2011/744 K)

Vekâlet görevi kötüye kullanılmış ve vekille sözleşme yapan kişi vekil ile el ve iş birliği içerisinde ise veya en azından vekâlet görevinin kötüye kullanıldığını biliyor yahut bilmesi gerekiyorsa vekil eden, sözleşmenin feshini, bu bağlamda sözleşmeye göre tapuda intikal yapılmışsa tapunun iptalini her zaman isteyebilir. Vekâlet görevinin kötüye kullanılması suretiyle yapılan tescil yolsuz tescil mahiyetinde olup açılacak tapu iptal ve tescil davası zamanaşımı ve hak düşürücü süreye tabi değildir.

 

Mehmet Salih YILDIRIM

Emekli Ticaret Mahkemesi Başkanı/Avukat