Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Haksız Çıkma Zammı İptal Edildi

Ana sayfa Haksız Çıkma Zammı İptal Edildi

6183 Sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkındaki Kanun’un 58. Maddesinin 5. fıkrasında ödeme emrine karşı açılan davalarda özel bir düzenleme yer almaktaydı. Buna göre davayı kaybeden davacıdan, kamu alacağını içeren ve dava konusu yapılan ödeme emrindeki tutarın, haksız açılan (davanın red olunan) kısmı üzerinden %10 zam ile tahsil olunacağı hüküm altına alınmıştır.

Kanun hükmünden de anlaşıldığı üzere, mükellef adına düzenlenmiş bir ödeme emrine dava açıldığında ve dava tamamen veya kısmen kaybedildiğinde, davanın kaybedilen kısmı üzerinden %10’nu oranında haksız çıkma zammı tahakkuk ettiriliyor ve bunu mükelleften talep ediliyordu.

Haksız çıkma zammı ile ilgili olarak, haksız çıkma zammının 2 nolu ihbarname (ilk derece mahkeme kararına istinaden davalı idarece düzenlenen ve dava konusu tutarı ile karar tarihine kadar gecikme faizi ve yargı harçlarını içeren ihbarneme) ile mi yoksa ödeme emri ile mi talep edileceği yönünde hukuki tartışmalar bulunmakla birlikte, her iki halde de söz konusu zammı hukuka aykırı bulan mahkeme kararları bulunmaktadır.

Daha evvel, haksız çıkma zammı, Anayasa Mahkemesine taşınmış ancak Anayasa Mahkemesi, 03.02.2011 tarih Esas N0: 2009/83, Karar N0:2011/9 sayılı kararı ile (14.5.2011 günlü Resmi Gazete yayım tarihi 14.05.2011)  başvuruyu; “İtiraz konusu kural, kamu alacakları için özel bir takip ve tahsil esasını düzenleyen 6183 sayılı Yasa’nın öngördüğü süratli ve etkin takip ve tahsilatın sağlanmasına yöneliktir. Öte yandan bireylerin idarenin faaliyetlerine karşı korunması, adaletin sağlanması ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olabilmesi için idarenin her türlü eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tâbi olması gerekmektedir. İtiraz konusu kural ile ödeme emrine karşı itirazın reddi durumunda haksız çıkma tazminatı koşulu bulunmakla birlikte idarenin yapmış olduğu işlemler yargı denetimi kapsamındadır. Kamu borçlusu ödeme emrinin tebliğinden önce kamu alacağının esası hakkında yargı yoluna başvurabileceği gibi, itiraz konusu kural ile ödeme emrinin tebliğinden sonra da tahsile ilişkin olarak dava açabilme olanağına sahiptir. Ayrıca, kişilerin davacı veya davalı olarak, yargı mercileri önünde sahip oldukları anayasal haklar engellenmemiş; idari bir işlem niteliğinde olan kamu alacağı ile ilgili ödeme emrine karşı yargı yolu kapatılmamış; mahkemeler, bu işlemlerle ilgili açılmış olan davaları inceleyerek gerekli kararları vermekten alıkonulmamıştır. Bu nedenle kuralın hak arama özgürlüğünü engelleyen bir yönü bulunmamaktadır.”  gerekçesiyle reddetmiştir.

Bu defa, Samsun Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanunun 58. Maddesinin “haksız çıkma zammı” hakkındaki düzenlemeyi içeren 5. Fıkrasını, Anayasanın 2, 13, 36 ve 125. Maddelerine aykırılığının tespiti ve iptali talebiyle Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.

Anayasa Mahkemesi,  02.08.2022 tarih 31911 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 21.04.2022 tarih 2021/119 Esas, 2022/48 karar sayılı kararı ile haksız çıkma zammını düzenleyen 6183 sayılı kanunun 58. Maddesinin 5. Fıkrasının Anayasaya aykırı olduğu gerekçesi ile iptaline karar vermiştir.

Mahkemenin iptal kararı bizce yerinde bir olup, kararın gerekçesi özetle şu şekildedir:

Başvuru Gerekçesi

Başvuru kararında;

1-Ödeme emrinde yer alan kamu alacağının aslı ile buna bağlı ceza ve faiz yanında ödeme emrine karşı açılan davanın reddi nedeniyle haksız çıkma zammı istenilmesinin kamu borçlusu açısından ağır bir külfet hâline dönüştüğü, bu durumun hak arama özgürlüğüne ölçüsüz bir müdahale niteliği taşıdığı,

2-Vergilere karşı dava açılmasının tahsilat işlemlerini durdurduğu ve mahkeme tarafından davanın reddedilmesi hâlinde ödeme emrinin düzenlendiği,

3-Buna karşılık dava açılmakla tahsil işlemleri durmayan vergi dışında kalan kamu alacakları yönünden ihbarnameye karşı açılan davanın sonucu beklenmeden ödeme emrinin düzenlendiği,

4-Bu itibarla ihbarnamenin iptali talebine ilişkin olarak verilmiş bir karar bulunmaksızın ödeme emrine karşı dava açmak durumunda kalındığı,

5-Bunun vergiden kaynaklanan alacaklar ile diğer kamu alacakları arasında eşitsizliğe neden olduğu belirtilerek kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür.

Anayasa Mahkemesinin Değerlendirmesi

İtiraz konusu kuralda kimden, hangi durumda ve ne oranda tahsilat yapılacağı hususunda herhangi bir tereddüde yer vermeyecek biçimde açık ve net olarak düzenlendiği gözetildiğinde kuralın belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir nitelikte olduğu ve bu yönüyle kanunilik şartını taşıdığı anlaşılmıştır.

Kamu alacaklarının zamanında ve eksiksiz tahsili kamu hizmetlerinin, dolayısıyla devlete yüklenen ödevlerin yerine getirilmesi ve böylece kamu yararının sağlanması için elzemdir.

Kuralla ödeme emrine karşı açılan davada tamamen veya kısmen haksız çıkan borçludan, hakkındaki itirazın reddolunduğu miktardaki kamu alacağının %10 zamla tahsil edilmesi öngörülmüştür.

Böylece kuralla gereksiz yere dava açılmasını zorlaştırmak suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmasının önlenmesi şeklindeki kamu yararının amaçlandığı anlaşılmıştır. Ancak kuralın Anayasa’ya aykırı olmadığının söylenebilmesi için kuralla getirilen sınırlamanın anayasal bağlamda meşru bir amaca dayanması yeterli olmayıp müdahalenin anılan meşru amaç bakımından elverişli, gerekli ve orantılı olması gerekmektedir.

Yürütmenin durdurulmasına karar verilmediği sürece ödeme emrine karşı dava açılması tahsil işlemlerini durdurmadığından ve idare kamu alacağının tahsili işlemlerine devam ettiğinden bu dava alacağın tahsili açısından geciktirici veya zorlaştırıcı bir etki doğurmaz. Bu itibarla ödeme emrine karşı dava açılmasını caydırıcı nitelikteki kuralın tahsilatı hızlandırma etkisi dolaylı ve sınırlıdır.

Böylece kuralın gereksiz yere dava açılmasının zorlaştırılması suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmaması şeklindeki amacın gerçekleştirilmesi için elverişli olmadığı sonucuna varılmıştır.

Bunun yanı sıra tarh işlemine karşı açılan dava henüz kesinleşmeden bu tarhiyattan kaynaklanan kamu alacağı için ödeme emri düzenlenebilir. Kamu alacağının dayanağı tarh işlemine ilişkin yargısal süreç devam etmekte iken ödeme emrine karşı dava açılmasının, ödeme emri içeriği kamu alacağının %10’u oranında zamlı olarak tahsili yoluyla önlenmeye çalışılmasının son çare ve dolayısıyla hakka en az müdahale teşkil eden araç olduğunun söylenmesi güçtür. Bu yönüyle kural, gereklilik ölçütünü de karşılamamaktadır.

Kuralda haksız çıkma zammının hesaplanması açısından tutar olarak ya da borcun aslına oranla bir üst sınır öngörülmemiştir. Bu bağlamda haksız çıkma zammının hesaplanmasında borcun aslı ve ferîleri birlikte değerlendirildiğinden ferî alacakların tutarına göre kamu borçluları, kamu alacağının aslına kıyasla önemli bir tutarda haksız çıkma zammı ödemek durumunda kalabilirler. Ayrıca kural mahkemelerin somut durumun özelliklerini değerlendirmesini sağlamamakta ve hâkime herhangi bir takdir yetkisi de tanımamaktadır.

Bu kapsamda gereksiz yere dava açılmasını zorlaştırmak suretiyle kamu alacağının tahsilinin sürüncemede bırakılmasının önlenmesine yönelik kamusal yarar ile kamu borçlularına yüklenen külfet arasında orantısızlık bulunmaktadır. Bu itibarla kuralın mülkiyet hakkına ölçüsüz bir sınırlama getirdiği sonucuna ulaşılmıştır.

Öte yandan ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davanın reddedilmesi durumunda borcun %10 zamla birlikte tahsil edilecek olması nedeniyle kural, hak arama özgürlüğünü de sınırlamaktadır.

Bu yönüyle yargı yoluna başvurmayı zorlaştırması ve caydırması nedeniyle hak arama özgürlüğünü sınırlayan kuralın Anayasa’nın 13. maddesi yönünden de incelenmesi gerekir. Bu bağlamda mülkiyet hakkı yönünden ölçülülük ilkesi açısından yapılan değerlendirmeler hak arama özgürlüğü yönünden de geçerlidir.

Şeklinde, yerinde ve hak arama özgürlüğünü temel alan karar ile haksız çıkma zammı iptal edilmiştir.

Hüseyin CANPOLAT

Vergi Uzmanı