Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Yurdışında Yaşayan Eşe Boşanma Kararının Tebliğ Edilmemesi Sebebi İle Evlenme Hakkının İhlal Edildiğine Dair Anayasa Mahkemesi Kararı

Ana sayfa Yurdışında Yaşayan Eşe Boşanma Kararının Tebliğ Edilmemesi Sebebi İle Evlenme Hakkının İhlal Edildiğine Dair Anayasa Mahkemesi Kararı

31281 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan 2017/40199 başvuru numaralı Anayasa Mahkemesi kararı:

Türk vatandaşı olan başvurucu 1997 yılında Tanzanya Birleşik Cumhuriyeti vatandaşı olan bir kişiyle 1997 yılında Türkiye’de evlenmiştir. Başvurucu evlilik birliğini daha fazla devam ettiremeyeceği düşüncesiyle 08.04.2000 tarihinde Türkiye’de boşanma davası açmıştır. 28.02.2002 yılında dava dilekçesi davalının pasaportunda yer alan adresine tebliğ edilmiştir. 21.02.2003 tarihindeyse boşanmaya hükmedilmiştir. Başvurucu derhal kararın onaylı tercümesini alarak yurtdışı tebligatın yapılması için gerekli işlemleri yapmış ve mahkemeye sunmuştur. Bunun üzerine Dışişleri Bakanlığı’na tebligatın Tanzanya’da yaşayan davalıya yapılması için 02.03.2004 tarihinde müzekkere yazılmıştır.

Sonrasındaki süreçte başvurucu pek çok kez tebligatın akıbetini sordurmuş, çeşitli kurumlar arasında müzekkereler yazılmıştır. Gerek Tanzanya’nın adres sisteminden ve bürokratik işleyişinden gerekse Mahkemenin ve Türk Dışişleri Bakanlığının tutumunda kaynaklı olarak 10.02.2010 tarihinde halen tebligat yapılmamıştır. Bu sebebiyle başvurucu ilgili mahkemeden ilanen tebliğ yapılmasını talep etmişse de bu talep kabul edilmemiş ve normal tebligatın yapılması beklenmiştir.

Aradan geçen 14 yıl sonrasında kararın kesinleştirilmesi sağlanamadığından Başvurucu son çare olarak 19.12.2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuruda 2003 yılından bu yana boşanma kararının kesinleştirilmemesi yüzünden maddi ve manevi mağduriyet yaşadığını, tebliğin yapılamadığı durumlarda ilanen tebligat yapılmasına ilişkin Anayasa Mahkemesinin emsal uygulamaları olduğunu beyan ettiği halde ilgili mahkemenin bunu dikkate almadığını ifade etmiştir. Adil yargılanma hakkının, etkili başvuru hakkının, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile evlenme hakkının ihlal edildiğini ifade etmiştir.

Anayasa Mahkemesi yaptığı değerlendirmeler sırasında özellikle Anayasa’nın 20. ve 41. Maddelerini incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, evlenme hakkının Anayasa’da açıkça yer almıyor olmasına rağmen birçok kararında 41. Maddedeki aile kurumunun özel düzenlemesine dayanılarak aile kurma hakkının koruma altına alındığını tespit etmiştir. Evlenmek veya evlenmemek kişinin özel hayatına ilişkin bir husus olarak 20. Maddedeki özel hayata saygı hakkının özel bir görünümünü ihtiva etiği vurgulanmıştır. Bu açıklamalar doğrultusunda Anayasa Mahkemesi evlenme hakkını, özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde ve onun özel bir görünümü olarak kabul etmiştir.

50… Dolayısıyla Anayasa’nın 20. maddesinde düzenlenen aile hayatına saygı hakkı aile kurma hakkını değil daha önce gerçekleşen bir evlilikle ortaya çıkan aile hayatına saygıyı korumaktadır. Aile kurma/evlenme hakkı ise belirli koşulları taşıyan bireylerin yasalara uygun şekilde evlenebilmeleri açısından hakkın amacına uygun şekilde gerekli koşulların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır.

51.Öte yandan evlenmek veya evlenmemek kişinin daha ziyade özel hayatının bir parçasını oluşturmakta, bu yönüyle söz konusu hak Anayasa’nın 20. maddesinde yer verilen özel hayata saygı hakkının bir görünümünü ifade etmektedir. Evlenme hakkıyla bağlantılı olan diğer düzenleme ise Anayasa’nın 41. maddesidir. Anılan maddenin metninde açıkça evlenme hakkından bahsedilmemekle birlikte madde gerekçesinde yer alan “Ailenin korunması fikrinin, her şeyden önce Medenî Kanun anlamında evliliklerin kurulmasını yaygınlaştırmak ve kolaylaştırmak olduğu şüphesizdir.” ifadesinden yola çıkıldığında amaçsal bir yorum ile belirtilen hakkın Anayasa’da güvence altına alındığı sonucuna ulaşılmaktadır (Hüseyin Kesici, § 44; Ö.Ç., § 51; D.K., § 57).

52. Bu açıklamalar doğrultusunda evlenme hakkının özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde ve özel bir görünümü olarak kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir…

63. Somut başvuruda devam eden ve on yedi yıl geçmesine rağmen henüz kesinleştirilemeyen bir yargı süreci söz konusudur.

64. 2003 yılında verilen boşanma kararının kesinleştirilmesi amacıyla, ilanen tebligat gibi 7201 sayılı Kanun’da ve ilgili Yönetmelik’te açıkça düzenlenen alternatif hukuki çarelerin uygulanması konusunda başvurucu tarafından ileri sürülen ve başvurucunun evlenme hakkının özünü etkileyen mevcut sorunu gidermeye uygun olabilecek taleplerin derece mahkemesince dikkate alınmadığı görülmektedir. Üstelik bu tür durumlarda ilanen tebligat hükümlerinin işletilebileceği konusunda yargı organları tarafından emsal nitelikte kararlar verildiği (bkz. §§ 37, 38) açık olmasına rağmen bu yönde sunulan 10/2/2010 ve 28/4/2015 tarihli dilekçeler hakkında herhangi bir değerlendirme de yapılmamıştır. Dolayısıyla kararın kesinleştirilmesi amacıyla başlatılan süreçte derece mahkemesi tarafından gerçekleştirilen işlemler incelendiğinde tebligata ilişkin adli evrakın takibini yapan Bakanlığa akıbet sorma dışında başvurucunun somut sorununu çözmeye öncelik veren bir yaklaşım içinde bulunulduğunu söylemek güçtür.

65. Bu bağlamda boşanma davasında verilen kararın kesinleştirilmesine ilişkin yapılması gereken işlemlerin sürüncemede bırakıldığı ve başvurucunun ileri sürdüğü ilanen tebligat gibi esaslı hukuki çarelerin hayata geçirilmesi konusunda derece mahkemelerince gerekli özenin ve dikkatin gösterilmediği kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla boşanma davasında verilen kararın kesinleştirmesine ilişkin işlemlerde evlenme hakkının özünü zedeleyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmemesi ve işlemlerin makul bir sürede tamamlanmaması nedeniyle başvurucunun evlenme/aile kurma hakkına ilişkin devlet tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği değerlendirilmektedir.

66. Açıklanan gerekçelerle evlenme hakkının özünü zedeleyen hukuki belirsizlikler hızlı ve etkili bir idari ve yargısal süreç yürütülerek giderilmediğinden özel hayata saygı hakkının kapsamı içinde olan evlenme hakkının usul boyutunun ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.

Kararda vurgulandığı üzere aile kurma/evlenme hakkı bireylerin evlenebilmeleri için gerekli koşuların ve kolaylığın sağlanmasını güvence altına almaktadır. Evli kişilerse ancak boşanma kararının kesinleşmesi üzerine yeniden evlenme hakkına sahip olabilecektir. Bu nedenle dava ve sonrasındaki sürecin evlenme hakkını özünü zedelemeyecek şekilde uygun zamanda ve etkili hukuki çarelere başvurularak yürütülmesi gerekir. Bunun, Anayasa’nın 5. Maddesi kapsamında devletin pozitif yükümlülüklerinden olduğu değerlendirilmiştir.

Başvuruya konu olayda boşanma davasında verilen kararın kesinleştirilmesine ilişkin yapılması gereken işlemler sürüncemede bırakılmış ve başvurucunun talep ettiği ilanen tebligat gibi hukuki çarelerin yerine getirilmesi konusunda gerekli dikkat ve özen gösterilmemiştir. Evlenme hakkının özünü zedeleyecek biçimde özen yükümlülüğünün ihlali ve işlemlerin makul sürede tamamlanmaması nedeniyle devlet, kişilerin evlenme/aile kurma hakkına ilişkin üstlenmesi gereken pozitif yükümlülükleri yerine getirmemiştir.

Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 20. ve 41. Maddeleri kapsamında güvence altına alınan evlenme hakkının ihlal edildiğine oybirliğiyle hükmetmiştir. Yeniden yargılama için dosyanın yerel mahkeme gönderilmesine ve  Başvurucunun zararlarının giderilmesi için 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.

Stj. Av. Ebrar Büyükgüçlü