Tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişilerdir (TKHK 3/k). Tüketicinin işlem yaptığı karşı tarafa ise satıcı veya hizmet sağlayıcı denir. Satıcı veya hizmet sağlayıcıları ticari veya mesleki anlamda hareket eden, kar etme amacı güden, sürekli aynı hizmeti sunan veya aynı ticari ürünlerin satışında bulunan kişiler (TKHK 3/ı) olmasından dolayı tüketici sözleşmenin zayıf tarafı olmaktadır. Dolayısıyla kanun koyucu 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile tüketicinin kuracağı sözleşmelerde hukuken korunmasını sağlamıştır. Esasen TKHK madde 5 ve ilgili yönetmelikler Avrupa Birliği yönergesiyle birlikte iç hukuka aktarılmış, bu sayede hem Avrupa Birliği hukukuna uyum sağlanmış hem de diğer kanunlardaki konuya ilişkin eksiklik ve boşluklar giderilmiştir.
Bu korumalardan en önemlisi ise 6502 sayılı kanunun 5. Maddesinde ‘’ Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar’’ başlığı altında düzenlenmiştir . Haksız şartlar; hizmet sağlayıcısının tüketici ile müzakere etmeden sözleşmeye dahil ettiği ve tüketici aleyhine sonuçlar doğuracak, dürüstlük kuralına aykırı maddelerdir. Sözleşmedeki maddelerin haksız şart niteliğini kazanması için tüketicinin aleyhine olması tek başına yeterli değildir. Hizmet sağlayıcısı bu maddeleri veya şartları tüketici ile müzakere etmeksizin, tek taraflı olarak sözleşmeye dahil etmelidir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/1119 numaralı kararında ” Haksız şart; satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları olarak tarif edilmiştir. Dairemizin emsal kararlarında belirtildiği üzere tüketici kredilerinde vergisel yükümlülük miktarının dışında kalan haksız kesintilerin iadesi gerektiği, davalı banka tarafından yasal zorunluluk kapsamında tahsil edilen vergi bedelinin davacıya iadesine karar verilemeyeceği benimsenmiştir…. ” haksız şartı tam olarak açıklamıştır.
Bu tür sözleşmeler uygulamada daha çok önceden hazırlanıp tüketiciye sunulan sözleşmelerdir. İşbu sözleşme maddelerinin önceden müzakere edilip edilmediği hususundaki ispat yükü ise maddenin müzakere edildiğini iddia eden tarafa aittir (çoğunlukla hizmet sağlayıcısı). Standart sözleşmelerde, tüketici var olan sözleşmenin içeriğine etki edememişse bu sözleşme maddelerinin müzakere edilmeden kabul edildiği konusunda ispat karinesi oluşturur.
Yazılı tüketici sözleşmelerindeki maddelerin açık ve anlaşılır bir dille yazılması esastır. Bu kurala uyulmaması durumunda, ihtilaflı madde birden çok anlama gelip yorumlanabilir bir madde ise yorum tüketici lehine yapılacaktır.
Haksız Şartların Sözleşmeye Etkisi
Tüketici sözleşmelerindeki haksız şart hükümlerinin sözleşmeye etkisinin ne olacağı konusuna ayrıca değinmek gerekir. Tüketiciyle müzakere edilmeksizin, tüketici aleyhine ve dürüstlük kuralına aykırı sözleşme hükümleri kesin hükümsüzdür. Sözleşme haksız şart hükümleri olmaksızın devam eder. Yani haksız şart niteliği haiz hükümler hiç yazılmamış sayılır. Kesin hükümsüzlük mahkeme tarafından re’sen nazara alınması gereken bir husustur. Dolayısıyla mahkemede haksız şart iddiasında bulunulmasa bile hakim re’sen inceleme yapacaktır. Hizmet sağlayıcısı söz konusu hüküm sözleşmede bulunmasaydı sözleşmeyi yapmayacağını ileri süremez. Dolayısıyla sözleşme söz konusu haksız şartlar olmadan devam edecektir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2021/1120 numaralı kararında ” tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart teşkil eder ve tüketici için bağlayıcı sayılmazlar…. ” bu konuya açıklık getirmiştir.
Haksız Şart ve Genel İşlem Koşulu Arasındaki Benzerlik Ve Farklılıklar
Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun’da düzenlenen ‘’Genel İşlem Koşullarına’’ oldukça eş düzenlenmiştir. İki düzenleme arasındaki fark ise haksız şartların tüketici kanununda öngörülmesinden mütevellit bu düzenlemenin yalnızca bir tarafı tüketici olan sözleşmelerde uygulanmasıdır. Borçlar kanununda düzenlenmiş olan genel işlem koşulları ise sözleşme taraflarını belirtmediğinden her türlü gerçek veya tüzel kişiyi kapsamaktadır. Bu sebeple genel işlem koşulu hükümleri kapsadığı kişiler bakımından daha geniş bir düzenleme iken haksız şartlar ise yalnızca tüketici sözleşmelerinden kaynaklanmasından dolayı daha dardır.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2021/9711 numaralı kararında ” somut olayda yapılan işlemin davalı tarafın da onayı ile gerçekleşen yatay geçiş işlemi olduğunu böyle olmasa bile yönetmeliğin 36. maddesinde yapılan düzenlemenin TBK 20 ila 25. maddeleri uyarınca standart sözleşmede genel işlem koşullarına aykırı ve geçersiz bir düzenleme olduğunu ayrıca bu düzenlemenin TKHK 6. Madde hükmü uyarınca haksız şart niteliğinde olduğu ve tüketici yönünden geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. ” genel işlem koşulu ve haksız şart hükümlerini birlikte uygulamıştır.
Haksız Şart Hükümlerinin Uygulama Alanı
Haksız şart hükümleri her çeşit tüketici sözleşmesinde karşımıza çıkabilmektedir. Bu tür hükümlerin bir tüketici sözleşmesinden kaynaklanmaması durumunda ise genel işlem koşulu hükümlerine başvurulması bir alternatif yol olarak muhakkak hatırlanmalıdır. Uygulamada sıklıkla karşımıza çıkan haksız şartlar genellikle tüketici ile kredi vermeye haiz gerçek veya tüzel kişiler ve konut finansmanı kuruluşları arasında yapılan standart sözleşmelerden kaynaklanmaktadır.
Staj. Av. Uğur ALYAMAÇ
Kaynakça: 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu Yargıtay Hukuk Daireleri kararları , Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararları, Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar ( Yrd. Doç. Dr. Ramazan Aydın ) ( ERÜHFD, C. XI, S. 1, (2016) )Sözleşmelerdeki Haksız Şartlara İlişkin 93/13/AET Sayılı AB Yönergesi