Haciz Kavramı ve Tanımı:
Alacağın tahsili maksadıyla cebri icra yoluna başvurulması hususu kanunda belli bazı şartlar ile düzenlenmiştir. Öncelikle İcra Kanundaki düzenlemeler ışığında bir icra takibinde olması gerekli unsurları ve haciz şartlarını açıklayacağız.
İcra talebi yazılı, sözlü veya elektronik ortamda icra dairesine bildirilerek icra işlemleri başlatılmış olunur. Bir ödeme emri hazırlanabilmesi için alacaklının kimliği ve adresi, borçlunun kimliği ve adresi, alacak tutarı, alacak faizli ise faizin miktarı ve işlemeye başladığı gün, senet veya senet yoksa borcun sebebi, takip yollarından hangisinin seçildiği, alacaklı veya vekilinin imzası bulunması zorunlu hususlardandır. (İİK madde 58) Borcun dayanağına göre takip türleri değişmektedir. Takibin türüne göre de kanunda borçluya bazı itiraz şekilleri ve süreleri tanınmıştır.
Usulüne uygun şekilde bir icra takibi başlatılır ve yasal süreler içerisinde itiraz edilmezse borç kesinleşmiş olur. Kesinleşen takibe binaen icra kanalıyla yahut vekil kanalıyla borçlunun mal varlıkları sorgulanabilir. Bu sorgulamalarda borçlunun çalışan olup olmadığı, banka hesapları, adına kayıtlı taşınır taşınmaz mevcut olup olmadığı gibi birçok hususa ulaşılabilir. Alacağın tahsili maksadıyla borçlu adına tespit edilen haczi caiz olan mal varlıklarına haciz işlenebilir. Haciz kural olarak kesinleşmiş bir icra takibinin konusu olan belli bir para alacağının ödenmesini sağlamak için bu yolda talepte bulunan alacaklı lehine, söz konusu alacağı karşılayacak miktar ve değerdeki borçluya ait mal ve haklara icra dairesi tarafından hukuken el konulması olarak tanımlanır.
Alacaklı, ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde haciz istemelidir. Kanunda belirtilen durumlarda süreler işlemez (m. 78/2). Süresinde haciz istenmezse, takip dosyası işlemden kaldırılır (m. 78/4). Alacaklı gerekli harç ve giderleri yatırıp borçluya da tebliğ edilerek haciz talebini yenileyebilir. (m. 78/5)
Haczin konusunu borçlunun haczi kabil taşınır ve taşınmaz malları ile üçüncü kişilerdeki alacakları ve diğer parasal malvarlığı değerleri oluşturur. Borçlunun tüm malvarlığı değil, kıymet takdirine göre, sadece borcu, fer’ileriyle karşılayan mallar haczedilir (m. 85/1). Daha fazlası haczedilemez. Haciz yaparken, taraf menfaatlerinin dengelenmesi gerekir (m. 85/6). Haciz sırasında, öncelikle çekişmesiz mallar, çekişmesiz mallarda önce taşınırlar, sonra taşınmazlar haczedilir. Ancak çekişmesiz mallardan sonra alacak karşılanacak kadar haciz yapılamamışsa çekişmeli mallar haczedilir. Hacizde tertip (sıra) hükümlerine uygun davranılmalıdır (m. 85/2, c. 2). Geliri, muhafaza ve paraya çevirme giderlerini karşılamayacak olan şeyler haczedilmez (m. 85/5).
Borçlu adına geliri muhafaza ve paraya çevirme giderlerini karşılayacak bir taşınır tespit edildiğinde yasal süreler içerisinde haczi talep edildiği takdirde icra dairesi kanalıyla taşınıra haciz işlenir. İcra İflas Kanunu madde 102’ye göre “Taşınır bir malı haciz için mahallinde bir tutanak tutulur. Tutanakta alacaklı ve borçlunun isim ve şöhretleri, alacağın miktarı, haczin hangi gün ve saatte yapıldığı, haczedilen mallar ve takdir edilen kıymetleri ve varsa üçüncü şahısların iddiaları yazılır ve haczi icra eden memur tarafından imza edilir.” Biz, konumuz gereği bu yazımızda taşınır haczi özelinde araçların haczini inceleyeceğiz.
Araçlarda Kayden haciz ve fiili haciz kavramları:
- Taşınır hacizlerinde asıl olan taşınırın borçlu elinden alınarak fiilen borçlunun tasarrufundan çıkarılmasıdır. Taşınırın tutanak altına alınarak satış zamanına kadar borçludan alınıp yediemine teslim edilmesi veya mümkün olması halinde icra müdürlüğü kasasında muhafaza altına alınmasına fiili haciz denir.
- Ancak bir kısım taşınırlar kendilerine mahsus sicilin tutulduğu bir sisteme kaydedilirler. Araçlar da bu kısım taşınırlardan olup haczi için fiilen borçludan alınmasına gerek yoktur. Kayıtlarının tutulduğu Trafik Sicil Müdürlüklerine haciz müzekkeresi yazılarak sistem üzerinden haciz şerhi konulmasına kaydi/kayden haciz denir.
İcra Müdürlüklerinde başlatılan takiplerde, takibin kesinleşmesini müteakip yine icra daireleri eli ile borçlu adına kayıtlı araçlara haciz şerhi bırakılabilmektedir. Haciz şerhi taşınırın bir başkasına devrini engellemektedir. Uygulamada kayden haciz işleminden sonra çoğunlukla malın satışına gidilmeden takibe konu borç ödenmektedir. Yani mahcuzun satışına gidilmeksizin kayden haczin varlığı dahi borçlu üzerinde ciddi yaptırım gücüne sahiptir. Hatta borçlu adına kayıtlı malvarlığına herhangi bir haciz işlenmeksizin icra takibinin başlatılması dahi borcun ödenmesine etkili olduğu görülmektedir.
İcra takiplerinde amaç takibe konu alacağın tahsili ile alacaklının hakkına kavuşmasını sağlamaktır. Yukarıda izah ettiğimiz üzere kesinleşen takiplerde tespit edilen malvarlığına kayden haciz işlendiği halde borcun tahsil edilemediğine sıkça rastlanmaktadır. Yani borçlunun adına kayıtlı malvarlığı olduğu halde borcun ifa edilmediği durumlarla karşılaşılmaktadır. Bu durumda alacaklı tarafından İcra dairesine yeterli miktarda masrafın yatırılması ile araç için fiili haciz/yakalama yoluna gidilmektedir. Zira malvarlığına haciz işlendiği halde malın tasarrufu borçluda olduğundan çoğu zaman tek başına kayden haciz borçlu üzerinde caydırıcı ve borcu ifa etme hususunda teşvik edici olmamaktadır.
Alacağın tahsili amacıyla fiili haczi gerçekleştirilen araç borçlunun tasarrufundan alınarak yediemin otoparkına teslim edilmektedir. İİK. Madde 106: Alacaklı veya borçlu, hacizden itibaren bir yıl içinde haczolunan malın satışını isteyebilir. Satış talebinden sonra satışın gerçekleşmesi neticesinde elde edilen meblağın borcu karşılaması halinde takip dosyası infaz edilmiş olacaktır. Ancak uygulamada çoğu zaman işleyiş bu kadar basit olmayabilir. Fiili hacizli araç uzun süreler yediemin otoparkında kalıp çürümeye terkedilebilmektedir. İşte bu aşamadan sonra yazımıza konu, fiilen haczedilmiş ancak satılmayan araç sorunu ortaya çıkmaktadır.
Öyle ki borcun ifası amacıyla fiili olarak haczedilen araç satılmadığından hem borç tahsil edilememiş olacak hem de araç sahibi araçtan mahrum kalacaktır. Bu hali ile direkt takibin tarafları olarak alacaklı ile borçlunun maddi kaybının dışında hacizli malın âtıl bırakılması ile ülke ekonomisi bakımından da zarar meydana gelecektir.
Hacizli aracın satılmamasına neden olan birden fazla durum var. Örneğin aracın üzerinde birden fazla haciz bulunması, hacizler arasında öncelikli alacakların olması (Rehinli alacaklar, Kamu alacakları, vergi borçları gibi), sıra cetveli düzenlendiğinde kendi alacağına sıra gelmeyeceği düşüncesi, araç değerinin düşük olması sebebiyle satış masraflarını veya alacak miktarını büyük bir kısmını karşılayamayacak olması ve diğer durumlar gösterilebilir. Bu noktada Kanun ve mevzuat gereği borçluya da bir kısım yetkiler verilmiştir. Bunlar; İİK. Madde 106 gereği borçlunun satış istemesi ve yeni düzenleme ile getirilen, borçluya satış yetkisi verilmesini (Rızai satış) verebiliriz.
Borçlunun Satış İstemesi:
Uygulamada sık karşılaşılmasa da borçlu, kendi hacizli malının veya icra takibi neticesinde paraya çevrilmesi talep edilen malının cebri icra yoluyla satışını talep edebilmektedir. İİK. Madde 106: “Alacaklı veya borçlu, hacizden itibaren bir yıl içinde haczolunan malın satışını isteyebilir.” hükmü gereğince borçlu da hacizli aracının cebren satılmasını isteyebilecektir. Yani haczedilen aracın cebri icra ile ihaleye çıkarılarak icra müdürlüğü eli ile satılmasını isteyebilecektir. İkinci bir yol ise aşağıda değineceğimiz rızai satıştır.
Borçluya satış yetkisi verilmesi (Rızai Satış):
MADDE 111/a- (Ek:24/11/2021-7343/12 md.)
Borçlu, kıymet takdirinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde haczedilen malının rızaen satışı için kendisine yetki verilmesini talep edebilir. Kıymet takdiri yapılmadığı durumlarda borçlu da kıymet takdiri yapılmasını isteyebilir. İcra müdürü, kıymet takdirinin kesinleşmesinden sonra cebrî satış işlemlerini durdurarak borçluya on beş günlük süre verir. Borçluya verilen sürenin başlangıcından üçüncü fıkra uyarınca verilen icra mahkemesinin kararına kadar geçen sürede alacaklı bakımından satış isteme süresi işlemez.
Rızai satışta bedel, malın muhammen kıymetinin yüzde doksanına karşılık gelen miktarı ile o malla güvence altına alınan ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından hangisi fazla ise bu miktarı ve ayrıca bu miktara ilave olarak bu aşamaya kadar bu mahcuz için yapılan takip masrafları toplamından az olamaz.
Borçluyla anlaşan alıcının belirlenen bedeli birinci fıkra uyarınca borçluya verilen on beş günlük süre içinde dosyaya ödemesi hâlinde icra müdürü, gerekli bilgi ve belgeleri temin ettikten sonra yukarıda belirtilen şartların bulunduğunu tespit ederse satışın onayı ile malın devir ve teslim işlemlerinin yapılmasına karar verilmesi için dosyayı derhâl icra mahkemesine gönderir. Mahkeme, en geç on gün içinde yapacağı inceleme sonucunda dosya üzerinden talebin kabulüne veya reddine kesin olarak karar verir. Kabul kararıyla malın mülkiyeti alıcıya geçer ve tüm hacizler kaldırılarak devir ve teslim işlemleri gerçekleştirilir. Ret kararı verilmesi hâlinde yatırdığı bedel alıcıya iade edilir…
Görüleceği üzere yeni düzenleme ile, borçluya, cebri icra takibi esnasında hacizli malının rızaen satış hakkı tanınmıştır. Kıymet takdiri raporunu tebliğ alan borçlu, (Kıymet takdiri raporu alınmamışsa yine talep ile yeteri miktarda masrafı yatırılarak rapor aldırılabilir) 7 gün içerisinde, icra dairesinden, malın rızaen satışı için yetki isteyebilir. Bu istek neticesinde, icra müdürü, borçluya, 15 günlük bir süre verir. Borçlu bu süre içinde aracın alacaklısı ile aracın muhammen bedelinin %90’ından az olmamak koşulu ile anlaşıp satış değerini icra dosyasına ödemesi gerekmektedir. Bedelin dosyaya yatırılmasını müteakip İcra müdürü gerekli belgeleri temin ettikten sonra satışın onayı için dosyayı derhal icra mahkemesine gönderir. Borçlunun rızaen yaptığı satış, icra hukuk mahkemesince tasdik edilmediği sürece tescil gerçekleşmeyecektir. İcra hukuk mahkemesi rızai satışa ilişkin incelemesini, 10 gün içerisinde karar bağlamakla yükümlüdür.
SONUÇ
aracı haczedilen ve yediemin otoparkında uzun süre bekletilen ve kullanılmadığından çürümeye terkedilen bir aracın satılması borçlunun da yararına bir işlem olduğu açıktır. Zira haczedilen malvarlığı değer kaybetmeden satılması ile borçlunun da pasif varlığı azalacak belki de borç miktarı katlanmadan ifa edilecektir. Kısaca değindiğimiz üzere cebri icra neticesinde haczedilen malın satışını borçluda talep edebilmekte hatta yetki alınarak bizzat satışı dahi yapılabilmektedir.
Av. Erhan ÇİFTÇİ- Staj. Av. Aslı Sultan EK