30 Haziran 2021 tarihli Resmi Gazete’de 2016/16056 başvuru numaralı 21.04.2021 karar tarihli Anayasa Mahkemesi Kararı yayınlanmıştır.
Başvurucu Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri; sendikadan ayrılarak işyerinde yaptıkları bir eylem nedeniyle iş akitlerinin feshedildiğini, konuya ilişkin açtıkları işe iade davalarının reddedilmesi suretiyle sendika haklarının ihlal edildiği iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvuru yapmışlardır.
Olay ve Olgular
Başvurucular, Türkiye Metal Sanayicileri Sendikasına (MESS) bağlı Arçelik-LG Klima ve Sanayi ve Tic. A.Ş. (işveren) firmasının çalışanlarıdır. İşyerinde işçiler adına yetkili sendika ise Türkiye Metal, Çelik, Mühimmat, Makine, Metalden Mamül Eşya ve Oto, Montaj ve Yardımcı İşçiler Sendikasıdır (Türk Metal).
15.12.2014 tarihinde, Türk Metal ile MESS arasında başvurucuları da kapsayan üç yıllık bir toplu iş sözleşmesi (TİS) imzalamıştır. Aynı dönemde, aynı iş kolunda çalışan Bosch fabrikalarında ise sendikalar arasındaki yetki uyuşmazlığından ötürü konu yargıya taşınmış, dört aylık bir süre sonunda Türk Metal ile MESS arasında, başvurucuların iddialarına göre kendilerini kapsayan TİS’den daha iyi şartlara sahip bir toplu iş sözleşmesi imzalanmıştır.
Bosch fabrikalarında dört aylık bir gecikme sonucunda TİS imzalanması ve imzalanan bu TİS’in, işçilerin iddialarına göre daha iyi olanaklar getirmesi nedeniyle metal iş kolundaki çeşitli iş yerlerinde çalışanlar eylemler düzenleyerek işyerlerinden benzer olanakların sağlanması taleplerinde bulunmaya başlamışlardır. Durum, Başvurucuların çalışmakta olduğu Arçelik-LG’yi de etkilemiş; işçiler benzer olanakları kendi toplu iş sözleşmelerinde sağlamadıkları için sendikalarına tepki göstererek Türk Metal’den ayrılmaya başlamışlardır. Bunun yanısıra işçiler, işverenin iddialarına göre, işverence karşılanması mümkün olmayan taleplerde bulunmuş her ne kadar işveren destek ödemeleri gibi çeşitli yöntemlerle işçilerine ödeme yapıp onları memnun etmeye çalışsa da en sonunda 02.07.2015 tarihinde 150 kişilik bir işçi grubu tarafından iş bırakmak suretiyle üretimi durdurma eylemi başlatılmıştır.
Söz konusu eylem sırasında fabrika giriş çıkışlarına müdahele edilmemiş, çeşitli sloganlar atılmış olsa da hakaret veya fabrikaya zarar verme gibi eylemlerde bulunulmamıştır. İşveren işçileri yazılı bilgilendirme yaparak eylemi durdurmaya davet etmiş, yazılı ve sözlü uyarı ve duyurular yapmış, eylem akşam saatlerinde de devam edince tutanak tutulmuş, noter tespiti yapılmış, emniyet birimlerine haber verilmiş ve savcılığa suç duyurusunda bulunulmuştur. Eylem akşam vardiyasını da etkilemiş, işveren akşam işbaşı yapacak grubu ücretli izinli saymak durumunda kalmıştır.
İş durdurma eylemi ertesi gün de devam etmiş, işveren eylemi sona erdirmeyen işçilerin iş akitlerinin tazminatsız feshedileceğini ilan etmiştir. Buna rağmen eylem durdurulmayınca işçilerin iş akitleri 03.07.2015 günü akşamında bir tutanak tutularak feshedilmiştir.
İşçiler iş akitleri feshedilmiş olsa da üretim alanını terk etmeme eylemine devam etmiş, işveren tarafından 04.07.2015 günü kendilerine feshe rağmen işbaşı yaptırılacakları ifade edilmiştir. İşçiler bu konuda yazılı taahhüt talep etmişlerse de işveren sözlü taahhütte bulunmuştur. Buna rağmen işçiler eylemlerine devam etmişler, durum savcılık talimatıyla emniyet tekilileri tarafından tespit edilmiştir.
05.07.2015 tarihinde de etlem sürmüş, Uluslararası İşçi Dayanışma Derneği (UİD-DER) dışarıdan eyleme destek vermek üzere gelmiş bunun üzerine 18 kişi haricindeki tüm işçiler dışarı çıkmışlardır. Kalan 18 kişi ise emniyet yetkililerince akşam saatlerinde herhangi bir direniş olmaksızın tahliye edilmiştir.
06.07.2015 tarihinde Başvurucuların iddialarına göre eylemlere hiç katılmamış işçiler dahi destek vermeleri gerekçesiyle iş akitleri sona erdirilmiştir. Başvurucuların beyanına göre tamamı Türk Metalden istifa etmiş toplamda 168 işçinin iş akdine son verilmiştir. Konuya ilişkin yargı sürecinde alınan 15.04.2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; birinci grup olarak 03.07.2015 tarihinde iş akti feshedilen işçilerin, ikinci grup olarak 06.07.2015 tarihinde eyleme dışarıdan destek verdikleri tespit edilen işçilerin ve üçüncü grup olarak eylemi teşvik ve tahrik edenler ile işveren aleyhine slogan attığı tespit edilen işçilerin iş akitlerinin feshedildiği belirlenmiştir.
Başvurucular iş akitlerinin feshinin haksız ve geçersiz olduğu, feshin esas sebebinin işveren tarafından desteklenen yetkili sendika Türk Metal’den istifa etmelerinin olduğu ve hem Türk Metal temsilcileri hem de işveren tarafından işçiler üzerinde tacize varan baskıların olduğunu belirterek sendikal tazminat talebi ile birlikte işe iadelerini dava konusu etmişlerdir.
Konuya ilişkin olarak başvurucular ayrı ayrı davalar açmış; Gebze 1. İş Mahkemesi ile Gebze 3. İş Mahkemeleri işe iade taleplerini kabul etmekle birlikte sendikal tazminat taleplerini reddetmiş, Gebze 2. İş Mahkemesi ise davaların tüm talepler yönünden reddine karar vermiştir.
Davalar Yargıtaya taşındığında Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kısmen kabul şeklinde verilen Gebze 1. İş ve 3. İş mahkemeleri kararlarını bozarak davaların reddine karar vermiş, zaten ret yönünde olan Gebze 2. İş Mahkemesi kararlarını ise onamıştır. Yargıtay’ın gerekçesine göre söz konusu toplu iş bırakma eylemi; zamanlama, katılımcı sayısı ve süre yönünden ölçüsüzdür. Ayrıca eylemin işverene değil de Sendikaya yönelik olduğu, işçilerin eylemle birlikte bulundukları taleplerin karşılanmasının yasal olarak olanaksız olduğu, işverenin mevcut TİS’te yer alan feshe ilişkin prosedürü gereğince uyguladığını ve iddia edilenin aksine işveren tarafından işçilerin iş akitlerine son verilirken yalnızca eyleme katılmaları durumunun değerlendirildiği, değilse sendikalı işçiler ile sendikasız işçiler arasında ayrım yapıldığına yönelik somut bir delilin mevcut olmadığı Yargıtay tarafından saptanmıştır. Bu gerekçelerle işverenin iş akitlerini haklı nedenle feshettiği kabul edilmiştir.
Başvurucular bunun üzerine eşitlik ilkesi, ifade özgürlüğü, toplantı ve çalışma hakları ile adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia ederek, iş bırakma eylemlerinin barışçıl bir gösteri niteliğinde olduğu, bu durumun ceza soruşturması kapsamında da tespit edilmiş olduğu, kendileri ile aynı durumda olan ve benzer eylemler gerçekleştiren diğer şirketlerdeki işçiler yönünden Yargıtay’ın daha lehe değerlendirmelerde bulunduğu vb. durumları gerekçe göstererek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunmuşlardır.
İnceleme ve Gerekçe
Anayasa Mahkemesi, başvurucular tarafından yapılan hukuki nitelendirmelerden bağımsız olarak karar vermiş ve ihlal iddialarının özünün sendika üyeliğinden ayrılma sonucu iş akitlerinin feshedildiğine ilişkin olduğunu değerlendirerek durumu Anayasa’nın “Sendika Kurma Hakkı” başlıklı 51. Maddesi uyarınca incelemeye karar vermiştir.
Başvurucular her ne kadar sendikal nedenlerle iş akitlerinin feshedildiği iddiasında bulunmuş olsalar da derece mahkemelerinin tamamı başvurucuların bu iddialarının ispat edilemediği sonucuna vararak sendikal tazminat taleplerini reddetmiştir. Anayasa Mahkemesi ise durumu yalnızca derece mahkemelerinin konuyu usulüne uygun inceleyip incelemedği ve sendika hakkının ihlal edilip edilmediği yönünde inceleycektir.
Başvurucuların eylemi; işyerindeki yetkili sendikanın başka bir işyerinde bağlattığı TİS’in daha iyi hükümler içermesine rağmen aynı imkanların kendilerine sağlanmamış olması nedeniyle Sendika’ya yönelik yapılmıştır. Nitekim işyerinde sendika üyesi olmadığı halde çalışan işçiler mevcuttur, eylem öncesinde yaşanılan sıkıntılı süreçte işveren işçilerini memnun etmek için çaba sarf etmiştir, destek ödemesi adı altında işlerin durumunda ekonomik iyileştirmeler yapmıştır. Bu nedenle derece mahkemeleri feshin sendikal nedene dayandığı iddiasının ispatlanamadığı sonucuna varmıştır. Bu noktada tartışılması gereken husus işverenin, Sendikayı protesto eden işçilerinin iş bırakma eylemine ne ölçüde katlanması gerektiğidir.
İşyerinde imzalanan TİS süreci içerisinde işçiler toplu bir şekilde bir araya gelerek yaşadıkları sorunları dile getirerek sorunlarının çözülmesini talep etme hakkına sahiptir. Bu süreç devamında TİS akdedildikten sonra ise işçiler, işverene zarar kastı içermediği ve seçilen yöntem ile dile getirilen problemlerin haklılığının orantılı olması koşuluyla problemlerine yönelik taleplerini dile getirme imkanına sahiptirler. İş bırakmak suretiyle eylem yapmak da bu şartları sağladığı sürece, işçilerin taleplerini dile getirebileceği bir imkan mahiyetindedir.
Ancak somut olayda işçiler, işyerlerindeki TİS’in imzalanması sürecinde var olduğunu iddia ettikleri somut sorunlarına ilişkin herhangi bir şikayet dile getirmemişlerdir. Başvurucular, salt mensubu oldukları Sendika daha sonradan başka bir işyerinde daha iyi şartlar içeren bir TİS imzaladığı için Sendikalarına karşı eylem yapmışlardır. Bu durumda söz konusu eylemin; zamanlama, katılımcı sayısı ve süresi itibariyle işverene yönelik hak arama amacı taşımadığı dolayısıla ölçülü olmadığı kabul edilmelidir.
Anayasa Mahkemesi Hükmü
Açıklanan gerekçelerden ötürü Anayasa Mahkemesi; sendika hakkının ihlal edilmesi yönünden incelediği başvurunun, iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna hükmetmiştir.
Stj. Av. Ebrar Büyükgüçlü