Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Sigortalının Korunmasını Daraltan Muafiyet Hükümleri

Ana sayfa Sigortalının Korunmasını Daraltan Muafiyet Hükümleri

Muafiyet, kısaca gerçekleşen hasarın belli bir miktar veya oranının sigortalının üstünde kalması şeklinde tanımlanabilir. Muafiyet konusunu detaylı incelemeden önce sigorta sözleşmesini açıklamak gerekmektedir.

Sigorta sözleşmesi, Türk Ticaret Kanun’un 1401. Maddesinde “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun, meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır. (1)

Yapılan bu sigorta sözleşmeleri, konu edindikleri “menfaatin” uğrayabileceği rizikolardan ötürü meydana gelen zararların tazmini noktasında koruma sağlamaktadırlar. Genel olarak sigorta türlerini “mal sigortaları” ve “can sigortaları” olarak iki ana başlığa ayırabiliriz. Yine zarar sigortalarını, mal sigortası ve sorumluluk sigortası olarak; can sigortalarını da hayat sigortası, kaza sigortası ve hastalık sigortası olarak sınıflandırmak inceleme açısından kolaylık sağlamaktadır.

Sigorta Hukukunda “menfaatin türüne göre yapılmış olan” bu ayrım dışında başka sınıflandırmalar da yapılmaktadır. Örneğin; zarar sigortaları ve meblağ sigortaları gibi. Buradaki ayrım ise rizikonun gerçekleşmesi durumunda ödenecek tutarı konu almaktadır. Öyle ki; meblağ sigortalarında gerçekte meydana gelen zararın ne kadar olduğuna bakılmaksızın, sigortacı tarafından sigorta sözleşmesinde belirlenen teminat, sigorta ettiren kişiye ya da onun gösterdiği üçüncü bir kişiye (lehtara) ödenir. Örneğin hayat sigortalarında meblağ sigortalarının örneklerini görebiliriz. Oysa ki zarar sigortalarında ödenecek tutar, sözleşmede gösterilen rakam değil; somut olayda meydana gelen gerçek zarar tutarı ile sınırlıdır. Örneğin kasko sigortasında, sigorta sözleşmesinin konusu olan araçta meydana gelen zarar miktarı ne ise yapılacak ödeme de o miktarda olacaktır.

Mevzuatımıza göre bazı sigorta türlerinin yapılması zaruri iken, bazı sigorta türlerinin yapılması ihtiyaridir. Bu zaruret ilk aşamada sigorta ettiren için bir külfet olarak görülmekte ve değerlendirilmektedir. Esasında bu sigortalar gerek sigorta ettireni ileride çok daha büyük mali külfetler getirecek risklerden koruması gerekse de üçüncü kişilerin malvarlığında ya da bedensel varlığında oluşabilecek ve çok yüksek tazminatlara tekabül edebilecek olan zararları karşılaması yönüyle son derece faydalıdır.

Örneğin; Kara Araçları Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası zorunlu bir sigorta sözleşmesidir. Bu sözleşmenin yapılması bir otomobil sahibi için ilk aşamada külfet olarak görülebilmektedir. Ancak otomobil sahibinin aracı ile trafikte seyir halinde iken, başka bir araca ya da bir canlıya zarar verdiği farz edelim. Bu durumda araç sahibinin -kusur oranıyla sınırlı olarak- diğer araçta oluşan tüm zararı tazmin etmesi gerekmekte ya da zarar verilenin bir insan olması durumda o kişide oluşan bedensel zararın maddi karşılığının yine kusuruna tekabül eden kısmını karşılaması gerekmektedir. Bu durumda tazminatlar bazen çok yüksek rakamlara tekabül edebilmektedir. Ancak zorunlu olan bu sigortanın yapılması ile bu sorumluluk sigorta sözleşmelerinde düzenlenen teminatlar dahilinde, sigortacıya geçmektedir. Örneğin; özel hastanede çalışan bir hekimin yanlış müdahale sonucu hastaya zarar vermesi ya da konutlarımızda kullandığımız tüplerin patlaması gibi durumlarda yine zorunlu olan bu sigortalar devreye girmektedir. Sigorta şirketleri bu durumda iki yönlü bir fayda sağlamaktadır. Gerek zarar görenlerin zararını karşılaması, gerekse de zarara sebebiyet veren kişilerin altından kalkamayacakları mali külfetlerle korunmasını sağlamaktadır.

Zorunlu sigorta türlerinin, sorumluluk sigortalarında yoğunlaştığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bunun temel sebebi de hayatın olağan akışı içinde daha fazla risk taşıyan eylemleri gerçekleştiren kişilerin üçüncü kişilere verebilecekleri zararların güvence altına alınması ihtiyacıdır. Sorumluluk sigortası ile üçüncü kişilerin sigorta ettirene karşı yönelttikleri haklı tazminat taleplerinin karşılanması (sorumluluk sigortasının tazminat fonksiyonu) veya haksız taleplerinin sigortacı tarafından bertaraf edilmesi (sorumluluk sigortasının hukukî himaye fonksiyonu) temin edilir. (2)

Hukukumuzda zorunlu olan sigortalar şunlardır:

1- Zorunlu Karayolu Taşımacılığı Mali Sorumluluk Sigortası
2- Zorunlu Deprem Sigortası (DASK)
3- Kıyı Tesisleri Deniz Kirliliği Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
4- Özel Güvenlik Mali Sorumluluk Sigortası
5- Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası
6- Tüp gaz Zorunlu Sorumluluk Sigortası
7- Tıbbi Kötü Uygulamaya Karşı Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
8- Tehlikeli Maddeler ve Tehlikeli Atıklar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası

Sigorta hukukuna ve sigorta kavramına ilişkin genel açıklamalarımızdan sonra, bu yazımızda sigorta sözleşmelerinde muafiyetler incelenecektir.

Muafiyet; gerçekleşen hasarın belli bir miktar veya oranının sigortalının üstünde kalmasıdır. Muafiyetli poliçelerin düzenlenmesinin amacı sigortalının daha az prim ödemesi, sigortacının ise hasarın muafiyet tutarını aşan miktarını karşılamasıdır. Örnek vermek gerekirse, bir poliçede “5.000,00 TL’den az olmamak kaydıyla hasar miktarının %10’u oranında muafiyet uygulanır” şeklinde muafiyet şartı bulunduğunu düşünelim. Bu durumda sigorta ettirilende 100.000,00 TL’lik hasar meydana gelmiş ise,  5.000,00 TL’den az olmamak şartıyla hasar miktarının %10’u sigortacı tarafından karşılanmayacaktır. Yani bu durumda zarar 100.000,00 TL olmasına karşın, sigortacı 90.000,00 TL ödeyerek sorumluluğunu yerine getirmiş olacaktır. Ya da yine aynı örneğe göre, sigorta ettirilen 5.000 TL altın örneğin 4.500,00 TL’lik bir zarar görmesi halinde bu rakam sigortacı tarafından karşılanmayacaktır.

Sigorta teklifnameleri, sigorta ettirenler tarafından incelenirken çoğunlukla primlere ve ana teminatlara bakılmaktadır. Sigortacı tarafından üstlenilen teminatların aynı olması halinde sigorta ettirenler, düşük primli teklifleri tercih edilebilmektedir. Oysa ki sigorta teklifnamesinde yer alan diğer şartların da değerlendirilmesi gerekmektedir. Aksi durumda, muafiyetin farkında olmayan sigortalı hasar meydana geldikten sonra zararın tamamının karşılanmayacağı öğrenmektedir. Sigortalı bu durumdan ötürü bazı problemler ile karşı karşıya kalabilmektedir.  Muafiyetin özünde sigortalı için de sigortacı için de bazı olumlu yönleri vardır. Ancak sigorta teklifnamelerini dikkatli bir biçimde incelemeyen sigorta ettiren, muafiyeti ancak hasar meydana geldikten sonra fark etmekte ve bu durumdan ötürü sorunlar yaşamaktadır.

Bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki, muafiyetler yargı organları nezdinde de geçerli görülmektedir. Bunun sonucu sigorta ettiren ödenecek tazminat rakamını yetersiz bulup bu hususta yasal yollara başvursa dahi sonuç alamamaktadır(3). Bu noktada bu muafiyetlerin -sözleşmenin diğer yönleri ile geçerli bir sözleşme olması durumunda- geçerli ve yasal şartlar olduğunu bilmekte yarar vardır. Kaldı ki bu muafiyetler ilgili kanunda ve sigorta türü ile ilgili genel şartlarda da çoğu kez özel olarak düzenlenmektedir. Örneğin, “İnşaat Sigortası Genel Şartlarında Tazminatın Hesabı” başlıklı maddede “Tazminat tutarından sovtaj ve varsa muafiyet indirilir” denilmektedir.

Özetle, sigorta sözleşmeleri ve özellikle de zorunlu olan sigorta sözleşmeleri; karşılığında ödenmek zorunda kalınan primler nedeniyle külfet olarak görülmekte ise de doğabilecek rizikolara karşı sağladıkları koruma nedeniyle önemli ve yararlıdır. Sözleşmenin düzenlenme aşamasında, sigorta ettirenin (genellikle tüketici sıfatını taşıyan bu kişilerin) rizikonun meydana gelmesinden sonra mağduriyet yaşamamak için sigorta teklifnamesini iyi okuyarak değerlendirmesi ve bu değerlendirmeden sonra kendisi için uygun olan teklifi seçmesi sigorta sözleşmesinin tarafları için büyük önem taşımaktadır.

Av. Zülfiye Dişkaya

(1) 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Madde 1401
(2) Arseven, Haydar, “Ticaret Kanunu’nun Sigortaya Müteallik Umumî Hükümlerinin Meydana Çıkardığı Bazı Meseleler”, Ticaret ve Banka Hukuku Haftası, Ankara 1960, s. 196; Şenocak, Kemal, Hukukî Himaye Sigortası, Ankara 1993, s. 88; Birds, John, Birds’ Modern Insurance Law, 7th Edition, London 2007, s. 371; Merkin, s. 283.
(3) Emsal Karar için bkz.  Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 02.11.2020 Tarihli 2019/1806 Esas,  2020/4613 Karar sayılı İlamı