Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Koronavirüs (Covid-19) Hastalığının Lisanssız Elektrik Üretim Piyasasına Etkileri

Ana sayfa Koronavirüs (Covid-19) Hastalığının Lisanssız Elektrik Üretim Piyasasına Etkileri

Koronavirüs salgını nedeniyle birçok sektörde belirsizlik durumu oluşmuştur. Kuşkusuz ki elektrik piyasasında lisanssız elektrik üretimi sektörü de bu sektörlerden biri kabul edilip yatırımcılar ‘’Koronavirüs salgını mücbir sebep kapsamında değerlendirilebilir mi? Koronavirüs salgınının mücbir sebep kapsamında değerlendirilmesi halinde dağıtım şirketine aylık dağıtım bedelini ödemek zorunluluğum ortadan kalkar mı? Dağıtım şirketi koronavirüsünü gerekçe göstererek aylık ihtiyaç fazlası üretim bedelini ödemekten kaçınabilir mi? Dağıtım şirketlerinin aylık üretim bedelini ödememesi halinde hangi hukuki yollara başvurabilir, neler talep edebilirim?’’ gibi birçok soruya cevap aranmaktadır. Bu yazıda başta Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği (Yönetmelik) ve Türk Borçlar Kanunu olmak üzere yukarıda bahsi geçen sorulara cevap aranacaktır.

KORONAVİRÜS (COVİD-19) SALGINI MÜCBİR SEBEP OLARAK DEĞERLENDİRİLEBİLİR Mİ?

Koronavirüs hastalığı Dünya Sağlık Örgütü tarafından bulaşıcı hastalık (pandemi) olarak kabul edilmiştir. Yargıtay birçok içtihadında salgın hastalıkları mücbir sebep olarak kabul etmiştir. Örneğin; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/90 E. ve 2018/1259 K. sayılı ilamında salgın hastalık hali mücbir sebep olarak sayılmış ve mücbir sebep kavramının tanımı yapılmıştır:

‘’…Mücbir sebep, sorumlu veya borçlunun faaliyet ve işletmesi dışında meydana gelen, genel bir davranış normunun veya borcun ihlâline mutlak ve kaçınılmaz bir şekilde yol açan, öngörülmesi ve karşı konulması mümkün olmayan olağanüstü bir olaydır (Eren, F.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2017, s. 582). Deprem, sel, yangın, salgın hastalık gibi doğal afetler mücbir sebep sayılır.

Yukarıdaki açıklamadan da anlaşılacağı gibi mücbir sebebin birtakım unsurları vardır. Öncelikle mücbir sebep, zorlayıcı bir olaydır. Bu olay doğal, sosyal veya hukuki bir olay olabileceği gibi insana bağlı beşerî bir olay da olabilir. Bu olay, zarar verenin faaliyet ve işletmesi dışında kalan bir olay olmalıdır. Mücbir sebep nedeniyle zarar veren, bir davranış normunu veya sözleşmeden doğan bir borcu ihlal etmiş olmalıdır. Yine mücbir sebep, davranış normunun ihlali ya da borca aykırılığın sebebi olmalı ve kaçınılmaz bir şekilde buna yol açmış olmalıdır. Kaçınılmazlık kavramı, mücbir sebep yönünden karşı konulmazlık ve önlenemezlik kavramını da kapsar. Mücbir sebebin bir diğer unsuru ise öngörülmezliktir…’’

Nitekim Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu da salgını Elektrik Piyasası Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği 19. maddesi kapsamında mücbir sebep olarak kabul etmiştir. Kanaatimizce salgının bazı maddeler yönünden mücbir sebep olarak kabul edilip bazı maddeler yönünden mücbir sebep olarak kabul edilmemesi gibi bir uygulamanın hukuka uygunluğu bulunmamaktadır, bir durum mücbir sebep olarak kabul ediliyorsa o durum bütün maddeler bakımından mücbir sebep oluşturmalıdır. Elbette ki somut durumun içeriğine göre mücbir sebep etkisinin olup olmadığı değerlendirilebilir; ancak mücbir sebebin niteliği değiştirilemez.

Bu noktada 02.04.2020 tarihli resmi gazetede yayımlanan 9276 sayılı EPDK kararının işbu yazının konusunu oluşturmadığını da belirtmekte fayda görmekteyiz.

Yukarıda yer verilen Yargıtay içtihadı ve Dünya Sağlık Örgütü kararı çerçevesinde Koronavirüs salgınının mücbir sebep kapsamına girdiğini söyleyebiliriz.

KORONAVİRÜS(COVİD-19) HASTALIĞI SÖZLEŞMENİN TARAFLARININ BİRBİRİNE KARŞI OLAN ÖDEME YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ ORTADAN KALDIRIR MI?

Mücbir sebepler birçok durumda tarafların sözleşmeden doğan edim yükümlülüklerini tamamen veya geçici olarak ortadan kaldırmaktadır. Mücbir sebep durumunda tarafların yükümlülüklerinin nasıl belirleneceğine ilişkin ortada uyuşmazlık olması halinde öncelikle taraflar arasında imzalanan sözleşmeye bakılmalıdır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmede buna ilişkin bir hüküm yoksa uygulama alanı bulduğu ölçüde ifa imkansızlığına dair hükümleri barındıran Türk Borçlar Kanunu 136-137-138. maddeleri kapsamında bir değerlendirme yapılmalıdır.

Gerek lisanssız elektrik üreticileri ile dağıtım şirketleri arasında imzalanan sözleşmede gerekse yönetmelikte yer alan hükümler uyarınca dağıtım şirketleri üreticilere aylık ürettikleri miktar üzerinden bir üretim bedeli ödemekte; üretim yapan şirketler ise dağıtım şirketlerine aylık sistem kullanım bedeli ödemektedirler. Başka bir deyişle, her iki taraf da birbirine karşı bir para borcu ödeme yükümlülüğündedir. Kural olarak, mücbir sebeplerin para borçlarının ifasına etkisi olmadığı kabul edilmektedir. Bir kişi sözleşme ile karşı tarafa para borcu ödeme yükümlülüğünü üstlenmişse mücbir sebebi ileri sürerek bu durumdan kurtulamamaktadır. Elbette ki bu durumun istisnaları mevcuttur. Örneğin; mücbir sebep nedeniyle sokağa çıkma yasağı ilan edilen bir ülkede, banka havale ve EFT de durdurulmuşsa artık para borcu ödeme yükümlülüğü altında olan kişi mücbir sebebi ileri sürerek bu borcunu ödeme yükümlülüğünden mücbir sebebin devam ettiği sürece kurtulabilecektir. Ayrıca kişinin borcunu ödememekte bir kusuru olmadığı için kusursuz temerrüt hükümleri devreye girecek, bu kişi hakkında temerrüde dair hükümler (cezai şart vs.) uygulanamayacaktır.

Somu duruma gelecek olursak, ülkede henüz Lisanssız Elektrik Piyasası’nda faaliyet gösteren tarafların para borcu ifa yükümlülüklerinin ertelendiğine dair alınmış olan bir idari karar bulunmamakta, ülke genelinde sokağa çıkma yasağı uygulanmamakta, bankalar yarı zamanlı da olsa faaliyetlerine devam etmektedirler. Dolayısıyla halihazırda, gerek yatırımcıların dağıtım şirketlerine dağıtım bedeli ödeme gerekse dağıtım şirketlerinin yatırımcılara yapmış oldukları ihtiyaç fazlası üretimin bedelini ödeme yükümlülüğü devam etmektedir.

DAĞITIM ŞİRKETLERİNİN KORONAVİRÜS SALGININI GEREKÇE GÖSTEREREK AYLIK ÜRETİM BEDELİNİ ÖDEMEMESİ HALİNDE DAĞITIM ŞİRKETLERİNDEN NE TALEP EDİLEBİLİR?

Yukarıda salgının tarafların birbirine olan ödeme yapma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığını belirtmiştik; ancak bazı dağıtım şirketlerinin koronavirüs salgınını gerekçe göstererek yatırımcılara ilgili ayın ödemesini yapmaması veya geç bir tarihte yapması halinde kanun koyucu yatırımcılara bir kısım haklar tanımıştır.

Dağıtım şirketlerinin ödemelerini zamanında yapmaması halinde yatırımcıların dağıtım şirketinden neleri talep edebileceği yönetmelikte düzenlemiştir:

‘’İhtiyaç fazlası enerjinin bedelinin ödenmesi ve satın alınması

MADDE 25 –

…e) Piyasa işletmecisi tarafından kendisine yapılan ödemeyi, kendisine ödeme yapılan takvim ayını izleyen ayın en geç beşinci işgününe kadar ilgili üreticilere öder…

(3) Görevli tedarik şirketinin, ödemede temerrüde düşmesi halinde 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesine göre belirlenen gecikme zammı iki katı oranında uygulanır…’’

İlgili hüküm uyarınca hak kazandığı ödeme kendisine zamanında yapılmayan yatırımcılar dağıtım şirketinden Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunun 51. Maddesine göre belirlenen gecikme zammının iki katını talep edebileceklerdir. Aylık gecikme zammı oranı 30.12.2019 tarihli remi gazetede yayımlanan 1947 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile %1,6 olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla yatırımcılar aylık %3,2 oranında gecikme zammını temerrüde düşen dağıtım şirketinden talep edebileceklerdir. Uygulamada yatırımcılar yapılan geç ödeme neticesinde dağıtım şirketlerine gecikme faturası kesmekte ve haklarını talep etmektedirler. 

DAĞITIM ŞİRKETİNİN ÖDEMEYİ GEÇ YAPMASI NETİCESİNDE ZARARA UĞRAYAN YATIRIMCI BU ZARARINI DAĞITIM ŞİRKETİNDEN TALEP EDEBİLİR Mİ?

Yatırımcıların birçoğu Güneş Enerji Santrali (GES) kurulum faaliyeti gerçekleştirirken öz kaynaklarından ziyade bankalardan kredi temini yoluyla santralin kurulumunu yapmaktadırlar. Dağıtım şirketlerinin geç ödemede bulunması yatırımcıların bankalara yapmaları gereken kredi ödemesinin gecikmesine neden olmakta bu durumda yatırımcılar bankalara yaptıkları geç ödemeden ötürü fazladan faiz ödemek zorunda kalmaktadırlar. Yukarıda bahsi geçen gecikme zammı oranında kesilen cezalar çoğu durumda yatırımcıların bankalara ödemek zorunda kaldıkları faizi dahi karşılamamaktadır. Bu durum ise akıllara yatırımcıların uğradıkları zararları tazmin için başvurabilecekleri bir yol var mıdır? Yoksa yönetmelik ilgili hükmü amir hüküm olup; yatırımcılar dağıtım şirketlerinden başka bir talepte bulunamazlar mı? sorularını getirmektedir.

Türk Borçlar Kanunu 112. maddesi uyarınca borç hiç veya gereği gibi ifa edilmezse borçlu, kendisine hiçbir kusurun yüklenemeyeceğini ispat etmedikçe, alacaklının bundan doğan zararını gidermekle yükümlüdür.

Dolayısıyla yatırımcılar, dağıtım şirketlerinin kendilerinin zarar etmesine neden olan geç ifasından ötürü doğan zararlarının tazminini dağıtım şirketlerinden genel hükümler çerçevesinde talep edebilirler. Bu durumda zararın doğduğunun ispat yükü yatırımcıda zararın doğumunda kusurun olmadığını ispat yükü dağıtım şirketinde olacaktır.

Av. Bilal Bozkurt