Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Ana sayfa Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma tazminatı; bir haksız fiil nedeniyle bir kimsenin vefatı halinde, destekten yoksun kalanların yani vefat edenin hayattayken desteğinden yararlananların (anne, baba, eş, çocuk gibi) ölüme kusuruyla sebep olan gerçek ve tüzel kişi veya kişilerden talep ettiği maddi tazminattır. Burada amaç, ölenin desteğinden mahrum kalan hak sahiplerinin zararını karşılamaktır.

Burada bahsedilen destek kavramı, sadece parasal olarak yorumlanmamalıdır. Vefat eden, geride kalan hak sahiplerine farklı şekillerde de destek olabilir. Mesela; bir çocuğun vefatı halinde, anne-babasına ileride destek olacağı düşünülerek buna göre hesap yapılır. Ya da aynı şekilde bir ev hanımının her ne kadar parasal bir desteği olmasa da evin düzenini sağlayarak, çocuklarına bakarak vb. işlerle ailesine destek olduğu, bununda ötesinde manevi olarak yardımcı olduğu açıkça ortada olduğundan bu destekten yararlanır. Hatta beraber yaşamıyor olsalar bile yakınların birbirine sağladığı moral desteği destek yoksun kalma tazminatına hak kazanmak için yeterlidir.

Peki bahsedilen bu maddi tazminat hakkına kimler sahiptir? Şöyle ki; vefat edenin hayattayken desteğinden yararlananlar kişilerdir. Bu kişiler bu durumu ispatladıkları sürece işbu maddi tazminat talebini ileri sürebilirler. Fakat hayatın olağan akışı içerisinde düşünüldüğünde, birbirlerine destek olduğu düşünülen kişiler vardır. Bu bir hukuki karinedir. Örneğin, anne-baba hayattayken çocuklarına, çocuklar hayattayken ebeveynlerine, eşler hayattayken birbirlerine destek olurlar. Bu sebeple de söz konusu kişilerin vefat edenden, destek aldıklarını ayrıca ispat etmesine gerek yoktur. Bunun aksini iddia eden karşı taraf, bu iddiasını ispatlamak zorundadır.

Yukarıda bahsedilen hak sahipleri, destek olan kişinin vefatı halinde maddi tazminat davasını açabilir. Ayrıca işbu davayı açarken hem maddi tazminat hem de manevi tazminat talep edebilir. Bahsedilen davanın yetki meselesi ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. ve 16. maddesinde düzenlenmektedir.

HMK Madde 6:
Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.

HMK Madde 16:
Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.

Kanun hükmü gereğince, haksız fiil sonucu vefat eden kimsenin desteğinden yoksun kalan hak sahipleri, tazminat davasını ya haksız fiilin işlendiği yerdeki ya zararın meydana geldiği yerdeki ya zarar görenin yerleşim yerindeki ya da genel yetkili mahkeme olan davalı kişinin dava tarihindeki ikametgah adresinin bulunduğu yerdeki görevli mahkemelerde açabilir.

Örneğin; bir kimse, Kırıkkale’de trafik kazası geçirdikten sonra Ankara’da bulunan bir hastanede vefat etmiş olsun. Destekten yoksun kalan eşi ve çocuğu ise Eskişehir’de oturuyor ve kazaya kusuruyla sebep olan kişi de Çankırı’da ikamet ediyor diyelim. Öncelikle dava HMK madde 6’ya göre davalının ikamet adresi olan genel yetkili Çankırı mahkemelerinde açılabilir. Ya da kanunen yetkilendirilen diğer mahkemelerde, haksız fiilin meydana geldiği yer olan Kırıkkale’deki, zararın meydana geldiği Ankara’daki veya zarar görenlerin yerleşim yeri olan Eskişehir’deki görevli mahkemelerde de dava açılabilir.

Bu davalarda görevli mahkeme, genel görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemeleridir. Ancak haksız fiile göre görevli mahkemede değiştirmektedir. Kısaca değinecek olursak;

1-) Eğer bahsedilen haksız fiil, bir iş kazası niteliğindeyse işverende kusurunda dolayı davaya dahil edileceğinden görevli mahkeme iş mahkemeleri olacaktır.

2-) Destek olan kişi, eğer bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetmiş ise dava sigorta şirketine karşı da açılacağından görevli mahkeme, Ticaret Mahkemeleri olacaktır.

Bu verdiğimiz örneklerde görüleceği üzere, görevli ve yetkili mahkeme somut olayın özelliklerine göre belirlenmektedir.

Görev ve yetki meselesini hallettikten sonra bir diğer önemli konu olan süreden bahsetmekte fayda bulunmaktadır. Türk Borçlar Kanunu’nun 72. maddesinde hüküm altına alındığı üzere destekten yoksun kalma tazminatının zamanaşımı süresi, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıldır.

Ancak tahmin edileceği üzere, kimi durumlarda olay ile zarar aynı anda meydana gelmeyebilir. Mesela; bir kişi, iş kazası geçirdikten sonra aylarca veya yıllarca tedavi gördükten sonra vefat etmesi mümkündür. Böyle bir durumda da dava zamanaşımı, vefat tarihinden itibaren başlayacaktır. Fakat her halükârda zarar ve tazminat yükümlüsü sonradan öğrenilse dahi, destekten yoksun kalma tazminatı talepli dava, 10 yılın sonunda zamanaşımına uğrayacaktır.

Süre konusunda değinmememiz gereken diğer husus ise; vefata sebep olan fiil, eğer suç teşkil ediyorsa ve suç için öngörülen zamanaşımı yukarıda bahsedilen sürelerden daha uzunsa, bu süre içinde dava açılabilir. Zira Yargıtay içtihatlarında da bu husus istikrar kazanmıştır.

Destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanma yöntemi Yargıtay kararları ile ortaya konmuştur. Şöyle ki;

Destekten yoksun kalma zararının hesabında, vefat edenin gelir elde edeceği dönemlerin ve elde edeceği gelir miktarının belirlenmesi, tazminatın doğru tespitinde önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma hayatının, aktif çalışma dönemi ve emeklilik dönemi olan pasif devre olarak ayrılması ve özel yasalarında çalışma süreleri farklı olarak düzenlenmiş (asker, polis vb. gibi) kişiler dışında 60 yaşın aktif çalışma devresi, bakiye yaşam süresi varsa bu sürenin de pasif çalışma dönemini oluşturduğu, destekten yoksun kalma nedeniyle tazminatın hesabında, pasif devrede de zararın oluşacağı ve bu zararın asgari ücret düzeyinde bir zarar olacağının kabulü gerekir. Yani tazminat hesabında, öncelikli olarak desteğin miktarı ve destek süresi önemlidir.

Tazminatın hesaplanmasında gerçek ücret esastır. Ölenin olay tarihinde başka bir işte çalışıp çalışmadığı, çalışıyor ise ne iş yaptığının ve varsa kazancının ne olduğunun denetime elverişli bir şekilde araştırılıp belirlenmesi, eğer ücret belirlenemiyorsa asgari ücret üzerinden hesap yapılması gerekmektedir.

Yine tazminatın hesaplanmasında bakiye yaşam süresi göz önüne alınır. Ölenin, evliyse eşinin, hayattaysa anne ve babasının bakiye yaşam ömürleri özel tablolara göre (PMF 1931, TRH 2010, CSO 1980) destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanmasında dikkate alınır.

Ücret, bakiye ömür gibi hesaplamaya esas alınacak veriler belirlendikten sonra destekten yoksun kalan kişilerin, mesela evliyse eşin, varsa çocukların, anne ve babanın pay oranları bulunur. Destekten yoksun kalma tazminatının belirlenmesi için desteğin geliri desteklenenler arasında bölüştürülürken davacı olup olmadıkları davacı olup da davalarını müracaata bırakmış bulunup bulunmadıkları gözetilmeksizin her birinin payı ayrı ayrı saptanmalıdır. Dava açmamış ya da davaları müracaata bırakılmış olanlara ayrılmış paylar hüküm dışı tutulmalı ve sadece desteklenenlerden davayı açmış olanların paylarına hükmedilmelidir. Kısacası ölenin gelirinden pay alabilme hakkına sahip kimsenin dava açmamış olması, onun payının başkalarına dağıtılması sonucunu doğurmaz. Ayrıca destek olan kişinin kendine ilişkin payı da ayrı olarak saptanmalıdır. Yani pay hesabı yaparken, vefat edene de pay ayrılır. Zira destekten yoksunluk tazminatının amacı, desteğini yitiren kişinin, ölüm öncesi içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik yaşama düzeyinin devamını sağlayacak yardımın karşılığı olan paranın ödettirilmesidir. Kişi eğer vefat etmediyse, sağladığı gelirden tabi ki kendine pay ayıracağından tazminat hesabı yaparken onunda payı hesaplamaya dahil edilir. Örnek verecek olursak; trafik kazası sonucu vefat eden birinin, evli olduğunu, 2 çocuğunun olduğunu, anne ve babası da hayatta olduğunu kabul edelim. Böyle bir durumda hesaplama yaparken vefat edene 2 pay, eşe 2 pay, çocuklara, anneye ve babaya ise 1’er pay dağıtılır ve gelir işte bu bahsettiğimiz pay oranlarına göre bölüşülür. Kişi bekar olsa dahi ileride evleneceği ve çocuk sahibi olacağı düşünülerek yine bu pay oranlarında hesaplama yapılır. Ayrıca değinmek gerekir ki bu davalarda, tazminat ödemekle yükümlü olan kişinin kusuru oranında maddi tazminata hükmedilir.

Zarara ilişkin hesaplama tamamlandıktan sonra müterafik kusur (birlikte kusur), yapılan ödemeler vs. gibi hususlar elde edilen meblağdan düşülür. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile de kabul edildiği üzere; tazminatın saptanabilmesi için öncelikle zararın belirlenmesi gerekir. Sorumluluk hukukunda, tazminat denkleştirilirken yapılacak indirimler arasında bir sıra söz konusudur. İndirim nedenleri genellikle, biri gerçek zararın diğeri de tazminatın belirlenmesine ilişkin olmak üzere ikiye ayrılır. Kural olarak, önce gerçek zararı bulmak gerektiğinden, zararla ilgili indirim sebepleri önce, tazminatla ilgili indirim sebepleri ise daha sonra uygulanmaktadır. Buna ilaveten, tazminat alacaklısına ilişkin indirim sebeplerinin önce, tazminat borçlusuna ilişkin indirim sebeplerinin de sonra uygulanması gerekmektedir.(Yargıtay 17. Hukuk Dairesi’nin 07.03.2019 tarih, 2016/ 7751 Esas ve 2019 / 2659 Karar sayılı ilamı)

Tazminat hesaplamalarında; öncelikle kişilerin kusurları oranında tazminat miktarının güncel değeri hesaplanır. Daha sonra somut olayda mevcutsa müterafik kusur indirimi yapılır. Olay eğer bir trafik kazasıysa ve somut olayda hatır taşımacılığı varsa bu da tazminattan indirilir. Sonuç olarak da maddi tazminat değeri bulunmuş olur. Bir noktaya kısaca dikkat çekmek gerekirse; olayımız eğer bir trafik kazasıysa ve sigorta şirketi tarafından destekten yoksun kalanlara bir ödeme yapılmış ise bu sefer önce ödeme tarihine göre hesaplama yapılır ve sigorta şirketinin zararı karşılayıp karşılamadığı bulunur. Eğer yapılan ödeme zararı karşılamıyorsa rapor tarihine göre tekrardan hesap yapılarak bakiye zarar bulunur.

Sonuç olarak; destekten yoksun kalma tazminatı, uygulamada en sık karşılaşılan maddi tazminat davası türlerinden biri olmakla birlikte ölenin kusur durumu, yaşı, işi, son ücretin belirlenmesi vb. gibi birçok husus dikkate alınmaktadır. Destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinde hukuki destek alınması yararlı olacak hem de hak kaybı yaşanmasını önüne geçilmiş olacaktır.

Av. İrem Gündoğdu