Hukuk & Danışmanlık Hizmetleri
Yerel ve uluslararası alanda bilgili ve
tecrübeli ekibimizle hizmet sunmaktayız.

Depremzede Kooperatif Mallarının Haczedilememesi Mülkiyet Hakkı İhlalidir

Ana sayfa Depremzede Kooperatif Mallarının Haczedilememesi Mülkiyet Hakkı İhlalidir

Anayasa Mahkemesi’nin 30.6.2021 tarihli Malaklar İnş. Taah. Gıd. Mad. San. Ve Tic. A.Ş. Başvurusu (2) Kararının İncelenmesi:

Anayasa Mahkemesi, 6.10.2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 2018/3296 Başvuru Numaralı kararında depremde zarar görenler için kurulan kooperatiflerin mallarının haczedilmemesi sebebi ile alacaklıların mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir.

Kooperatifler, tüzel kişiliği haiz olmak üzere, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını işgücü ve parasal katkılarıyla karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet suretiyle sağlayıp korumak amacıyla gerçek ve tüzel kişiler tarafından kurulan, değişir ortaklı ve değişir sermayeli ortaklıklardır (Kooperatifler Kanunu m. 1).

Söz konusu yaşanan olayda Kooperatif mallarının devlet malı sayılması, bu nedenle haczinin mümkün olmaması, iflas istemi sonucunda bu istemin ertelenmesi ile alacaklı hem maddi hem de manevi yönden zarara uğradığı savunulmuştur. Uyuşmazlıkta olayda tarafların birbirleriyle çatışan menfaatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla tarafların karşı karşıya gelen menfaatleri çerçevesinde mülkiyet hakkını korumakla yükümlü bulunan devletin maddi ve usule ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği dikkate alınarak sonuca varılmalıdır. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi ilk olarak belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığı irdelemiştir.

Somut olaylar bağlantılı 2004 sayılı Kanun’da devlet mallarının haczedilmesini yasaklayan hükmün amacının kesintisiz olarak devam etmesi gereken kamu hizmet ve görevinde meydana gelebilecek kesintinin önüne geçmek olduğu açıktır. Devlet mallarının haczedilemeyeceği kuralı kamu düzenine ilişkindir. Aksi hâlde kamu hizmetlerinin yerine getirilmesinde aksaklıkların yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Kamu düzeni, toplum düzenin korunması için, siyasi, ekonomik ve sosyal anlamda değişen düzenin kamuya yararlı olacak şekilde şekillendirilmesini ifade eder. Bir ülkede insanların birbirleriyle uyum içinde yaşamalarını, devletin iç ve dış ilişkilerinde güveni ve huzuru ve düzeni sağlamasını sağlayan kurallar bütünüdür. Kamu düzeni; kanun koyucuya, idareye ve hâkimlere özgürlükleri kısıtlama ve yürürlükteki kurallara istisna kurallar koyma yetkisi verir. Devlet mallarının haczedilmezliği hususundaki mevcut düzenlemeler temel insan hakları bakımından sorunludur. Özellikle hukuk devleti, mülkiyet hakkı, eşitlik ilkesi, hak arama özgürlüğü yönlerinden sorunlu bir düzenlemedir

Bu kapsamda somut olay incelendiğinde kanun koyucu 7269 sayılı Kanun hükümleri ile Kooperatifin Kanun’da yazılı vazife ve hizmetlere tahsis edilmiş mallarına devlet malı statüsü tanımıştır. Yine kanun koyucu devlet mallarına 2004 sayılı Kanun’la haczedilmezlik ayrıcalığı tanımıştır. 7269 sayılı Kanun’da Kooperatif mallarının haczedilemeyeceğine ilişkin açık bir hüküm bulunmamakla birlikte yargı mercilerinin her iki hükmü birlikte dikkate alarak Kooperatif mallarının haczedilmezlik ayrıcalığından yararlanacağını kabul ettikleri anlaşılmaktadır.

Bununla birlikte devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında alacaklının menfaatlerinin de tamamen göz ardı edilmemesi gerekir. Bu bağlamda başvurucunun alacağının beton satımına ilişkin olduğu ve bu betonun anılan konutların inşası sırasında kullanılmış olduğu da dikkate alınmalıdır. Bir başka deyişle konutların inşası nedeniyle yapılmış olan borçların diğer borçlar ile aynı hükümlere tabi tutularak tahsillerinin imkânsız hâle getirilmesinin 7269 sayılı Kanun’un amacına ve menfaat dengesine uygun düştüğünden söz edilemeyecektir

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi, ayrımcılık yapmayı yasaklanmıştır Anayasa Mahkemesi’nin eşitlik ilkesinin anlamına ilişkin 1966 yılında verdiği bir karar, mahkemenin yerleşik içtihadı haline gelmiştir.

Eşitlik ilkesinin muhatabı öncelikle devlettir. Bir diğer yönüyle, eşitlik ilkesi aynı durumda olanlara aynı şekilde davranma olduğuna göre, haczedilmezlik kurallarında da buna dikkat edilmelidir. Haczedilmezlikte birey ile devletin aynı durumda olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Birey açısından haczedilmezlik kuralları asgari yaşamını devam ettirecek mal ve hakları ifade etmektedir ve çoğu zaman borçlu birey, alacaklı karşısında zayıf konumda olan taraftır. Buna karşılık alacaklı birey ile borçlu Kooperatif ilişkisinde, borçlu devlet konumunda olduğundan hem güçlü konumda olan taraftır hem de haczedilmezlik korumasından yararlanarak icra takibini tamamen akamete uğratma imkânı olan taraftır.

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu devlet mallarında bir ayrım yapmamıştır. Bu nedenle devletin hem kamusal malları hem de özel malları haczedilememektedir. Devlet mallarının haczedilmezliği hususunda en temel gerekçe, kamu hizmetlerinin devamlılığı ve aksatılmamasıdır. Ancak devlet mallarının haczedilmezliği kuralı çok geneldir. Bu nedenle devletin kamu hizmeti görmeyen malları da haczedilememektedir. Bu ise, devletten alacaklı olan kişiler açısından ciddi sorunlar ortaya çıkarmaktadır.

Mülkiyet hakkının ne şekilde sınırlandırılabileceği T.C. Anayasası 35. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilmiştir. Buna göre, mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilecektir. Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamaların ölçülü olması gerekir. Devlet mallarının haczedilmezliği kanunla düzenlenmiştir. Şeklî olarak mülkiyet hakkına getirilen sınırlandırmanın anayasaya uygun olması yeterli değildir. Hukuk devleti kavramı, sadece şeklî olarak işlemlerin kanuna uygunluğundan ibaret değildir. Aynı zamanda bunun, ölçülülük ilkesi ve hakkın özüne uygun olması gerekir. Bir hak, yapılan düzenlemeyle kullanılamaz hale getirilir veya bu hakkın kullanılması ciddi şekilde güçleştirilirse, hakkın özüne dokunulmuş olur. Bu durumda yapılan düzenleme kanunî olsa bile hukukî değildir. Bunu yapan devlet de hukuk devleti değil, kanun devleti olur. Devlet mallarının haczedilmezliği sebebiyle alacağın elde edilememesi bireyin mülkiyet hakkına dolaylı da olsa bir müdahale anlamına gelir. Bu durum mülkiyet hakkının ihlali yanında hukuka olan güveni de zedeler.

Mülkiyet hakkının ne şekilde sınırlanabileceği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 1 Nolu protokolünün 1. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre birinci koşul, mülkiyetten yoksun bırakma halinde kamu yararı; kullanımı düzenleme halinde ise, genel menfaatin bulunmasıdır. İkinci koşul, müdahalenin yasayla öngörülmüş olmasıdır. Üçüncü koşul, maddede açıkça yer almamakla birlikte, hak ve özgürlüklerin sınırlanıp düzenlenmesinde temel nitelikte olan ve sözleşme sisteminin tamamına egemen bulunan ölçülülük ilkesine riayettir. Buna göre, haczedilmezlik kuralı kanunla getirilmiştir, bu koşulda bir eksiklik yoktur, haczedilmezlik kurallarında kamusal hizmetlerin aksatılmamasının amaçlandığı kabul edilirse kamu yararı koşulu da gerçekleşmiş kabul edilse bile, en azından ölçülülük ilkesinin ihlal edildiği açıktır.

Bir diğer açıdan adil yargılanma hakkı, verilen ilamın icrasını da kapsamaktadır. İcra aşamasında devlet mallarının haczedilmezliği kamu hizmetlerinin aksatılmaması nedenine dayansa bile bireyin mülkiyet hakkının özünü zedeler. Cebrî icrada sadece borçlunun korunması değil, aynı zamanda alacaklının haklarının da korunması zorunluluğu vardır. Etkili hukuksal bir çerçeve oluşturma yükümlülüğünün şeklî anlamda bulması tek başına yeterli olmayıp hukuksal yol ve mekanizmaların somut olarak işlerliğinin sağlanması da devletin pozitif yükümlülüklerinin bir gereğidir.  Devletin kooperatifler için ayrıcalıklı bir hüküm getirmesi hukuk devleti ilkesi ile bağdaşmaz. Alacaklı, borcunu ödemeyen devlet organizasyonu ve gücü karşısında savunmasız, çaresiz kalmaktadır. Bunun da hukuk devleti ilkesi içinde izahını yapmak mümkün değildir. Oysa hukuk devleti, devlet gücünü sınırlamayı sağlamak, temel hakları güvence altına almak için vardır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 2. maddesinde ülkemiz “sosyal hukuk devleti” olarak tanımlanmıştır. Sosyal hukuk devleti, kişilere, insanca bir yaşam düzeyi sağlamayı, onları sosyal güvenliğe kavuşturmayı kendisi için ödev bilen devlettir. Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak devlet, insanca bir yaşam için gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamakla görevlidir. Hukuk devleti ilkesinin bir özelliği de yasama faaliyetinde, hukuk devleti amaç/araç ilişkisinde ölçülülük ilkesine uyulması gerekliliğidir.

Dolayısıyla toplumun tamamı tarafından üstlenilmesi gereken bir sorumluluğun kanuni düzenlemeler nedeniyle tek başına başvurucu üzerinde bırakılması başvurucuyu öngörülemezin ötesinde ağır bir yük altına sokmuştur. Sonuç olarak mülkiyet hakkının korunması yükümlülüğü yönünden başvurucunun usule ilişkin güvencelerden etkin biçimde yararlanmasının sağlanmadığı ve mülkiyet hakkına ilişkin devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği sonucuna varılmıştır.

Staj. Av. Umut Aslan